İlkyaz ile her ay öncelikli olarak üç genç yazarı tanıtıyoruz sizlere. Bir öykü veya birkaç şiirden oluşacak bu eserleri İlkyaz gönüllüleri olarak İngilizce’ye çeviriyor ve dünya kamuoyuyla tanıştırmak için çabalıyoruz.

Şubat ayı için seçilen yazılar ve yazarları aşağıda bulabilirsiniz!

Seçtiğimiz isimlerin yazılarını her ay dünyanın farklı bir yerinde konumlanan PEN merkezinden biri o ülkenin diline çevirip, tanıtmasını amaçlıyoruz. Önümüzdeki ay boyunca yazarlarımızın çalışmalarını ülkelerinde tanıtmayı kabul eden Belçika/Flemen PEN’e müteşekkiriz. Çevirmenimiz Hanneke van der Heijden’e de titiz çalışmaları için teşekkür ediyoruz.

Henüz okuma şansı bulamadıysanız Ocak ayı yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.  Şubat ayı için seçilen yazarlarımızın eserlerini ise aşağıdaki uzantılardan okuyabilirsiniz.

“15-“ kısmında henüz 15 yaşın altındaki yazarlarımız Emre Dingeç ve Nilay Saraçoğlu’nu, “İnsan Portreleri’nde” Murat Kul’un hikayesini, “İlkyaz’ılarında” Nazım Hikmet’in gençlik şiirini okumayı, blogumuzda  ve ünlü yazar ve Uluslararası PEN Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Sönmez’in genç yazarlara okuma önerilerine göz atmayı unutmayın! Sürekli yenilenen blog paylaşımlarımızı, müzik listemizi ve yeni katkıları websitemizin anasayfasından takip edebilirsiniz. 

            Nur Akpınar – Dürtü / Impulse /Impuls

“Kafasını geri atarak oturur pozisyonda gözlerini yumdu. Bu da kısa sürdü. En iyisi gitmekti. Belli ki bugün de gelen giden olmayacaktı. Bilgisayarını kapatmaya hazırlanırken bir ses duydu. Kapıya doğru kulak kabarttı. Evet, yanılmamıştı. Dışarıdan gelen ayak sesleri vardı. Masasının üzerine hızlıca göz gezdirdi. Kablosu hayli kirlenmiş ve kenarı bantlanmış şarj aletini çekmecesine attı. Yarısı dolu su şişesini bilgisayarın arkasına koydu ve iki adet kitabı, kitaplığa kaldırdı. Şimdi masanın üzerinde kalemlikleri, blok notları ve turuncu kapaklı defteriyle, eskimeye yüz tutmuş yazıcısı duruyordu. Ayak sesleri iyice yaklaştıktan sonra kapısının önüne geldiğinde durdu. Zaten koridor boyunca bütün odalar boş olduğundan gelen kişi muhakkak kendisini görmeye gelmişti. Acaba uzun zamandır beklediği müşteri sonunda gelmiş miydi? Kapının önündeki bekleme süresi olağandan uzun sürdü. “

Yazar hakkında:

Türkiye’nin en soğuk şehirlerinden birisinde bir kış günü dünyaya geldim. Üniversiteye kadar aynı şehirde yaşadım. Bir dönemlik dil eğitimi için yurt dışına gittim. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve üniversite giriş sınavı için hazırlandım. İstanbul’da bir vakıf üniversitesinde %100 ÖSYM bursu ile yerleştiğim psikoloji bölümünden ve yine aynı alanda devam etmek istediğim için klinik psikoloji yüksek lisans programından mezun oldum. Çeşitli anaokulları ve ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde staj yaptım. Son üç yıldır doğduğum şehirdeki en eski üniversitenin psikoloji bölümünde araştırma görevlisi ve psikolojik danışmanlık ve rehberlik merkezinde klinik psikolog olarak görev yapıyorum. Ulusal ve yerel dergilerde yayınlanmış öykülerim dışında basılı bir kitabım yoktur. Çeviri sürecinde olan distopya türünde bir romanım ve editörlük sürecinde olan kısa öykülerden oluşan bir öykü kitabım bulunmaktadır.

  Sinan Onur – Aralık ve Dem / November and Breath / December en Een Dıepe Teug

Ne var ki kendimdeyim,
Yâni epey uzakta
Ve yazgıyı anımsatan yağmurlardan
Kadife renkli evlerden geçtim
Orada düşürdüm kavgaları
Tozlu yolların aşındırdığı okullardan
Huzursuz pazar kahvaltılarından
Eskiyen perdelerden, koltuklardan
Buğulu camlardan beri geldim
Ve bundandır ki düşüp kırılmayan
Aklanmaz bir huzursuzluğun sahibiyim

Yazar hakkında: 4 Ağustos 1995 senesinde Antalya’da doğdu. Lise öğrenimini Antalya Akdeniz Anadolu Lisesinde, üniversite tahsilini de Doğu Akdeniz Üniversitesi “Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik” bölümünden mezun olarak tamamladı. Bireylikler, Peyniraltı Edebiyatı, Çağdaş Türk Dili ve Lacivert gibi çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri yayımlandı. 2018 Ocak ayında “Ölü Karıncalar Mevsimi” adlı ilk kitabını çıkardı. Kitap yine aynı sene, Tüyap Kitap Fuarında düzenlenen törenle “Seyhan Erözçelik İlk Kitap Ödülü” almaya hak kazandı. Antalya’da yaşayan Sinan Onur; Rehber öğretmenlik ve Metin Yazarlığı yapmaktadır.

(Yazarın kendi çizimidir)

Ahmet Yasin Yılmaz – Bu Yöndeki Son İstasyon / Last Station In This Direction /Het Laatste Station In Deze Richting

Şehre yeni gelmiş bile olsanız trenden inmek ve yolu bulmak için zihinsel bir çabaya gerek yoktur. Kendinizi kalabalığın akışına bırakmanız yeterlidir. Yine öyle yaptı. Yüzlerce insanla birlikte çıkışa yönelirken adımlarını yavaşlattı ve az önce boşalttıkları trenin nasıl tıka basa doldurulduğunu izledi. Dışarıda yine tek bir kimse kalmamıştı. Merdivenlerden koşarak inen bir adamın trenin gittiğini fark ettiğindeki yüz ifadesine dikkatlice baktı. Kendi de treni kıl payı kaçırdığında acaba yüzü böyle bir ifadeye mi bürünüyordu kim bilir? Dünyayı yürüyen merdivenlerde yürüyenler ve sağda bekleyenler olarak ikiye ayırmak mümkündü. Bazılarımızın hep acelesi vardı.

 

About the author: Ahmet Yasin Yılmaz, 1985 yılında Erzurum’da doğdu. Memleketi Rize’de büyüdü. Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği bölümünden mezun olduktan sonra hobisi olan grafik tasarımcılığını meslek olarak edindi. Kendi işini kurup batırdıktan sonra İstanbul’da reklam ajanslarında çalıştı. Son olarak bilişim sektöründe grafik ve web tasarımcılığına devam etmektedir. Etrafında akan hayatı sinematografik bir gözle seyretmeyi sevmekte ve bu akışı kelimelerin kalıplarında dondurup saklamak istemektedir.

 

 

 

Bunları da Sevebilirsiniz

140 Journos siyasi ve toplumsal dinamikler eğlence anlayışını değiştirirken, son yıllarda “riskli” görülen eğlence yatırımları da farklı sektörlere kayıyor. büyükşehirlerdeki eğlence kültürü, destinasyon festivalleriyle alternatif lokasyonlara yayılırken; endüstrinin el değiştirmesi so nrası türkiye’nin kültür-sanat dünyası bu dönüşümden nasıl etkileniyor? 140journos’tan “değişen eğlence endüstrisi“ 🎧 apollo 440 – stop the rock 🎧 david august – agatha …

Share

Based on this New Yorker piece by Richard Brody. Listed in chronological order and includes short and feature-length documentaries. https://letterboxd.com/crew/list/the-new-yorkers-62-films-that-shaped-the/

Share

İnsan, geçenle geçemeyeni dikiş dikercesine dikemiyor. Sökükse sökük. İğneye nasıl bir ip geçireceğini bilemiyor.   …    Uzun yıllar bir iğne olup dolaştım ortalıkta. Neyi dikeceğimi bilemeden, kendime geçirecek bir ip aradım durdum. İğne deliklerinden kalın bir urganı geçirmeye çalışanları gördüm, sonra çat diye ortadan ikiye ayrılanları, diri bir deriye batanları, oradan hızlıca kaybolanları gördüm.  Peki siz bir iğne deliğinden …

Share
Önceki / Previous Burhan Sönmez
Sonraki / Next Phıllıp Barcıo: The Most Important Traıts of Kınetıc Art