Bir arena, iki kez kapalı bir kitleyi barındırır. Bu tuhaf niteliği nedeniyle arenanın incelenmesi gerekir. Arenanın dış dünyayla ayrım hattı net olarak çizilmiştir. Arena, genellikle çok uzaklardan görülebilir ve şehir içindeki konumu, kapladığı uzam, gayet y bilinir. İnsanlar onu akıllarına getirmeseler bile her zaman onun nerede olduğunu hissederler. Arenadan gelen haykırmalar çok uzaklardan duyulur ve üstü açıksa çerde yaşananlar kendisini çevreleyen şehre ulaşır. Ne var k bu lietler ne denli heyecanlı olursa olsun, arenanın içine kontrolsüz bir akışın olması imkânsızdır. Arenanın içinde oturulacak yer sayısı sınırlıdır, ulaşabileceği maksimum yoğunluk önceden belirlenmiştir. Oturulacak yerler, insanların çok sıkışmayacağı bçmde düzenlenmştr. İnsanların burada rahat etmeler ve her birinin kendi yerinden, diğerlerini rahatsız etmeksizin seyredebilmeleri hedeflenmiştir. Arenanın dışarıya, şehre dönük yüzü cansız bir duvardır; içerde ise insan duvarı vardır. İzleyiciler şehre sırtlarını dönerler.
Kitle ve İktidat – Elias Kanetti, Ayrıntı yayınları
Duvarlar ve sokaklardan oluşan şehir yapısının dışına çıkarılmışlardır ve arenada kaldıkları sürece şehirde olan hiçbir şey umursamazlar; bütün kurallarını ve alışkanlıklarını dışarıda bırakmışlardır. Belirli bir süre için kalabalıklar halinde bir arada kalmaları hem güvenlidir hem de yaşayacakları heyecan onlara vaat edilmiştir. Ancak yalnızca belirli bir koşulda: Deşarjın olacağı yer arenanın ç olmalıdır. Olanları herkes görebilsin diye, oturulacak yerler sıralar halinde düzenlenmiştir. Bunun sonucunda kitle, kendi kendisine karşı oturtulmuş olur. Her izleyenin önünde bin kişi, bin kafa vardır. O orada olduğu sürece bütün diğerleri de oradadır; onu heyecanlandıran her şey diğerlerini de heyecanlandırır ve o bunu görür. Diğerleri, onları birey kılan farklı ayrıntıların bulanıklaşması için, ondan belli bir uzaklıkta oturtulmuştur; hepsi birbirine benzer ve hepsi benzer tarzda davranır ve insan onlarda kendisinde olan şeyler fark eder. Onların gözle görülebilir heyecanı kendi heyecanını artırır. Böyle oturan, kendisine kendine sergileyen bir kitlede hiçbir kopukluk yoktur. İçinden hiçbir şeyin kaçamayacağı kapalı bir çember oluşturur. Büyülenmiş yüzlerden oluşan sıralar halindeki çember tuhaf bir homojenlik taşır. Aşağıda olan biten her şey kucaklar ve içerir; hiç kimse buna yönelik dikkatini gevşetmez; hiç kimse uzaklaşmaya çalışmaz. Çemberdeki her boşluk dağılmayı ve bunun ardından gelen ayrılmayı anımsatabilir. Ancak hiçbr boşluk yoktur; kitle iki kez, hem dışarıdaki dünyaya karşı hem de kendi içinde kapalıdır.
Elias Canetti Hakkında
(D. 25.07.1905 – Ö. 14.08.1994) Elias Canetti Rusçuk’ta (Bulgaristan) doğdu, üç erkek kardeşin en büyüğüydü. Ailesi 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’na sığınan İspanyol Yahudilerindendi. İlk olarak eski İspanyolca ve Bulgarca öğrendi. Tuna nehri üzerindeki önemli limanlardan biri olan Rusçuk’ta o yıllarda 7-8 ayrı dil konuşulmaktaydı. Canetti’nin dile olan duyarlılığı böyle başladı.
Canetti 1911 yılında ailesiyle birlikte İngiltere’ye yerleşti. Orada İngilizce ve Fransızca öğrendi. Babasının ani ölümü üzerine 1912 yılında Viyana’ya göç ettiler. Bu arada birkaç ay Lozan’da kaldılar. Annesi orada Canetti’ye zora dayalı bir yöntemle Almanca öğretti. Aile 1916-1921 yıllarını Zürih’te, 1921-1924 yıllarını ise Frankfurt’ta geçirdikten sonra yeniden Viyana’ya döndü. Canetti, annesinin isteği üzerine kimya öğrenimi gördü ve 1929 yılında doktorasını tamamladı. Ama bu arada edebiyat, sanat, felsefe gibi alanlarla da ilgilenmekteydi. Üniversitede Karl Kraus’un derslerini izledi.
Canetti 1925 yılında “kitle” olgusuyla ilgilenmeye karar verdi. 1933 yılında Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesi, onu kitle ve “iktidar” arasındaki ilişkileri sorgulamaya yöneltti. 1935 yılında tek romanı olan Körleşme’yi yayımladı. Nazilerin 1938 yılında Avusturya’yı işgal etmelerinden birkaç ay önce Paris’e, sonra Londra’ya gidip çalışmalarını orada sürdürdü.
Canetti Kitle ve İktidar’ı 1949 yılında yazmaya başladı. Kitap 1960 yılında yayımlandı. İngiltere, Amerika ve Fransa’da ilgiyle karşılanmasına rağmen ilk baskıları Almanya’da pek ilgi görmeyen Körleşme, 1963 yılında Almanya’da üçüncü kez yayımlanınca Canetti birbiri ardına ödüller almaya başladı. 1971’de Büchner, 1981’de Franz Kafka ve Nobel edebiyat ödüllerini aldı. Yaşamının son yıllarını Londra ve Zürih’te geçiren Canetti, 1994 yılında Zürih’te öldü ve vasiyeti üzerine James Joyce’un yanına gömüldü.