Füruğ Ferruhzad yedi çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak 5 Ocak 1935’te Tahran’da dünyaya geldi. Babası kitaplara ve şiire düşkün, sert mizaçlı bir albaydı. Annesi ise, Füruğ’un sözleriyle “çocuksu ve masum; kötülük nedir bilmeyen” bir kadın. Füruğ henüz 16 yaşındayken, annesinin kuzeni ve kendisinden yaşça hayli büyük, sanat çevrelerinde belli bir üne sahip Perviz Şapur’a aşık olur ve ailenin ciddi itirazlarına rağmen evlenirler. Bir yıl sonra, 1952’de oğulları Kamyar doğar. Doğumun
ardından kocasıyla arasındaki anlaşmazlıklar artar; bunda Şapur’un giderek artan kıskançlığının da etkisi vardır. Boşanırlar. Füruğ “iffetsizlik”le suçlandığı velayet davasını kaybeder. Kimi kaynaklarda babası tarafından büyütülen oğlunu bir daha hiç göremediği belirtilmiştir. Bu travma pek çok şiirine de daha sonra yansımıştır. Füruğ’un ilk şiir kitabı Esir 1952’te, 18 yaşındayken yayımlanır. Esîr’de yer alan şiirler daha çok şairin şahsi hayatındaki olumsuzlukları anlatır. Yirmi dokuz şiirden oluşmaktadır. Aynı yıl depresyon teşhisiyle bir psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi görür. Ardından dokuz ay sürecek olan bir Avrupa seyahatine çıkar. 1956’da yayımlanan ikinci şiir kitabı Duvar’ı, 1958’de İsyan takip eder.
Hızlı araba kullanmaktan hoşlanan Füruğ, 1967’nin 13 Şubatı’nda, karşısına çıkan okul servisine çarpmamak için frene basar ve savrulur. Öldüğünde sadece 33 yaşındadır. Yarım kalan son şiir kitabı, İnanalım Soğuk Mevsimin
Başlangıcına ölümünden sonra yayımlanır. Anıları, röportaj ve mektupları ise Dünya Sevmek İçin Çok Küçük başlıklı kitapta toplanmıştır. Gençlik döneminde yazdığı bir mektupta şöyle yazar: “Benim arzum İranlı kadınların özgürlüğü ve onların haklarının erkeklerle eşit olmasıdır. Ben bu ülkede erkeklerin adaletsiz dünyasında kız kardeşlerimin çektikleri sıkıntıları biliyorum. Sanatımın yarısını onların dert ve
ıstırapları için kullanıyorum.” Füruğ’un kısacık yaşamı belgeseller, şiirler ve öykülerle dolu olsa da, belli ki o başarıya odaklanan biri değildir. Aslında yaşamayı ve üretmeyi dilemiştir: “Nerelerde başarılı olduğumu bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum. Çünkü geçebilmeliyim. Şiir akıntıdır, gidiştir. Başarılı olmak fikri insanı aldatıyor. Gururlu ve durgun yapıyor. Ben yaşamak istiyorum ve yeni şeyler üretmek”, demiştir bir röportajında… Bu kadarı bile onu, Doğu’nun ve Batı’nın erkek şairlerinden ayrı tutmak
için yeterli sayılmalıdır…
*
ESÎR (Tutsak)
seni istiyorum ve biliyorum
asla koynuma almayacağım
sen o aydın ve pırıl, pırıl gökyüzüsün
ben bu kafeste bir tutsağımkara ve soğuk parmaklıklar ardından
gözlerim hasretle bakıyor yüzüne doğru
bir elin uzanışını düşlüyorum,
ansızın ben de uçayım sana doğruboş bir anda düşlüyorum
bu sessiz hapishaneden uçmayı
gülerek gardiyan adamın gözüne
yanında yaşama yeniden başlamayıdüşlüyorum ancak bilirim asla
bu kafesten kurtulmaya gücüm kalmamış
gardiyan adam istese bile
kanatlanıp uçmaya soluğum kalmamışparmaklıklar ardında her sabah
bir çocuğun bakışı güler bana doğru
sevinç şarkılarına başladığımda
dudağında öpücükle gelir bana doğruşayet bir gün, ey gökyüzü
kanatlanırsam bu sessiz evden
ağlayan çocuğa nasıl söylerim
tutsak bir kuşum vazgeç bendenbir mumum, canımın alazıyla
harabeleri aydınlatırım
sönüklüğü seçersem eğer
bir yuvayı yıkıp dağıtırımÇeviren: Haşim Hüsrevşahi
Yeniden Doğuş’tan
Füruğ Ferruhzad
Kaynak: ÇatlakZemin