Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN International) tarafından desteklenen genç yazarlar projesi İlkyaz, farklı ifade dallarının edebiyat ile işbirliğini çoğaltmak için, yaratıcı insanlara çağrı yapıyor!
Sevgili Yaratıcı Dostlar,
Ben Ege Dündar, İlkyaz’ın kurucusu ve koordinatörüyüm. Bu çağrıyı ekibimiz Irmak Ertaş, Halil Gediz ve Özge Sargın adına yazıyorum.
Yeni Gelenler İçin: İlkyaz Nedir?
Projemizin başlangıcında İlkyaz’ı şu şekilde açıklamıştım: “İlkyaz, 35 yaş altı yazarların hayal gücünü hem sergilemek hem de beslemek için kurulmuş bir platform. Yani konumuz genç edebiyat. Ancak işimiz edebiyatın ötesinde paylaşım. Ayrımların uçurumlaştığı, insanlar arası etkileşimin siyasi, ekonomik
ya da ideolojik sınırlar sebebiyle daraldığı bu günlerde edebiyat bizim için bir sığınak. Fikir ayrılıklarımızın ötesinde buluşabildiğimiz, ortak yurdumuz dünyaya ve duygularımıza farklı pencerelerden tanıklık edebilmemizi sağlayan bir mecra. İletişimsizliğin kol gezdiği bir dönemde derman bulabileceğimiz değerli bir ortak payda”
İlk kez ziyaret ediyorsanız, özetle İlkyaz aylık yayın yapan, 35 yaşından küçük yazarların kısa öykü ve şiirlerini tanıtan bir edebiyat platformu. Bunun dışında hem zamanlı olarak; ana sayfamızdaki blogumuzda edebiyatla ilişkili fakat bununla sınırlı olmayan, hayal gücünü besleyecek türlü paylaşımlar, memleketimizin insanlarının hayatına ışık tutmaya çalıştığımız insan portreleri bölümü, dünyaca tanınmış yazarlardan gençlere okuma önerileri ve “15-“ adlı bölümde pek okunma şansı bulunmayan, 15 yaş altındaki yazarların hayal gücüne yer açıyoruz.
Her ay eserler önce İngilizceye daha sonra da uluslararası bir tanıtım ve okur kitlesine ulaşmak için, o ay anlaşmış olduğumuz, 100’den fazla PEN Merkezi’nden birinin diline çevriliyor ve o ülkede tanıtılıyor.
Size çağrımız ne?
Asıl amacımız Türkiye’deki genç edebiyatı yeşertmek olduğu için Türkiye’den yazarlar ile çalışıyoruz. Bu alanı edebiyat ve ülkenin sınırları ötesine büyütmek adına internet sitemize “Edebiyat +”(Literature +) isimli bir bölüm eklemeye karar verdik. Bu bölümün ardında yatan fikir oldukça basit; edebiyattan esinlenen bir eser üzerinden iki yaratıcı insanı bir araya getirmek ve ifade dalları arasında bir ilham penceresi yaratmak.
İletişimin farklı kanallarının ortaklığını büyüttüğü bu çağda, İlkyaz, edebiyata yenilikçi ve taze bir soluk getirmeli. Bu nefes aynı zamanda günümüze ulaşan ve gelenekselleşen edebiyata da bir sığınak yaratabilir. Geçtiğimiz yıllarda Bob Dylan’a verilen Nobel Ödülü gibi, edebiyat ile diğer yaratıcı ifade yollarına bir hemzemin hazırlayarak geleneksel hatlarını genişletmek, etkisini arttırabilmek mümkün.
İlkyaz, bünyesinde her ay üç yazar olmak üzere, yılda 36 yazara yer veriyor. Yukarıda
da bahsedildiği üzere, “15-” kategorisi altında da pek çok genç yazar ile tanışacağız. “Edebiyat+” işte bu yazarlarımızın kısa öykü ve şiirlerinden ilhamla oluşacak bir bölüm.
Örneğin bir yönetmenseniz ve yazarlarımızın birinin işinden ilham aldıysanız, sizi o yazarla iletişime geçireceğiz. Kısa bir film, görsel şiir v.b. üretmeye uzlaştığınıztakdirde, eseriniz “Edebiyat+” kısmında, biyografinizle beraber yayınlanacak ve PEN’in 100 yıllık bir geçmişi olan, 100 ülkeden fazla temsili olan uluslararası iletişim ağında da tanıtılacak. Aynı zamanda bütçemiz çok kısıtlı olsa da size çalışmanızın karşılığı olarak 300 TL ödememiz olacak.
İlkyaz yazarlarının eserlerinden etkilenilerek yola çıkıp, herhangi bir yaratıcı arkadaşımız, eseri istediği ifade şeklinde yorumlayabilir. İllüstrasyon, fotoğraf sanatı, müzik, resim, seramik, marangozluk, koreografi, mozaik, her türlü sanat diline açığız. Çok yönlü bir çalışma olmasını istediğimiz için, engellemeye çalışacağımız tek şey bir formda yığılma olması; sürekli illüstrasyon yayımlamak gibi. Bu ortaklaşa çalışmalarla beraber hem ülke sınırları ötesine de ulaşan köklü dostluklara hem de edebiyat ve diğer sanat dallarının yeni bir sese ve kitleye ulaşacağından eminim.
15 yaşından küçük, daha genç yazarların hayal dünyalarını tanıma ve “yetişkin” dediğimiz dünyaya taşımak da değerli olacak diye düşünüyorum. Ortaya çıkan çalışmaları yıl sonunda İlkyaz çatısı altında yayımlanan eserler ile birlikte bir kitap kapsamında basmayı da amaçlıyoruz. Bizimle çalışmaya karar verirseniz bu kitabın tanıtım etkinliklerinde elbette sizleri de, sergilenmesi için eserlerinizi de yanımızda görmek isteriz.
Fikirlerinize her zaman açığız! Eğer ilgilinizi çekerse, lütfen arkadaşlarımız Laris Polat’ın (İllüstrasyon) ve Anıl Can Uğuz’un (Şiir) aşağıdaki örnek çalışmasına ve web sitemizdeki eserlere göz atın. Üzerine çalışmak istediğiniz yazılar olursa, mümkünse öncelik sırasında bize bildirip, fikrinizi geçmiş çalışmalarınızın örnekleriyle ilkyaz2018@gmail.com adresine gönderin!
Şimdiden teşekkürler. Sizlerle çalışmayı, ve tanışmayı dört gözle bekliyoruz!
Bolca selamlar,
Ege Dündar
Edebiyat + Örnek Çalışma: Anıl Can Uğuz (Yazar) – Laris Polat (Grafik Tasarımcı)
Edebiyat: Anıl Can Uğuz – İncire Ağıt / Lament To A Fig /Klagesang Til Fiken (Şiir)
ben bu tabuta sığmam leyla
yer altındaki güneş daha sıcak ama
beni sevmeyişlerin
kargalar gibi dizilmişken mısır tarlalarına
bir de ağzımda kum biriktirmek
müjde olur ilendiğim hayata.
ben bu tabuta sığmam leyla
botanik sarpa saracak
seni dalından bir çiçek gibi koparsam
ama ölmüşüm
düşün ki, bir balık öldürmüş kendini boğarak
ıskarta ellerle ördüğüm bu hayat
bu göz seğirmesi, bu fakir yatak
-kendi içimden çıkmak için uydurduğum af-
öldüm artık söyleyebilirim:
her şeyin kendi adı var, ne tuhaf!
ben bu tabuta sığmam leyla
içindeki her şeyin rutubet değil naftalin koktuğu evlerin
tarhana yoğrulan odalarından geçtim çok zaman
çakır akşamlarda düştüğüm çok oldu incir ağacından
bebekliğim hatrıma gelmesin diye
lehim tuttum yemişlerin sütünü ağzıma
elimi dalatsam da ısırganlara ağlaya ağlaya
-kolonya şişeleri var yahut yağlı sabunlar-
yatkındım kağıtla soba tutuşturmaya.
ben bu tabuta sığmam leyla
gücenik büyüdüm anneme
söylemedim, sırnaşıktı kuruntuya
evhamı büyütmek ne kolay – anne kafam kaşınıyor!-
bit şampuanı yeni çıkmış o zaman
bir ıslık gibi sökülüp ödeşmenin ağzından
ırsi olduğunu kabullendim korkaklığın
anne tarafından.
ben bu tabuta sığmam leyla
babam dölüne kıymış bu gövde için
seyrek gelen neşe hatrına
– baştan savalım diye dövünen iblisi-
horoz kesmişler avluda
iğneli bir ağlamayı yapıştırıp alnına dedem
yıllarca sarmaşık kavrulmuş o sofrayı
bayramlık mendiliyle silmiş
iri tedbirler konmuş şişman yanaklarıma.
ben bu tabuta sığmam leyla
eşarplı bohçacılar tanıdım ben
-sakızlarını almaya korktuğum-
cami avlusuna saklandım
çanak çömlek patladı, ses çıkacak sandım
almanca biliyor sandım anneannem
velespit deyince bisikletime
akşamüstleri iğde çaldım
kerpiç duvarlara tırmandım kaçarken
çok didindim; yedikulede tek taş bile yıkamadım
ben bu tabuta sığmam leyla
şimdi yemişle dolu bu sini
sırtıma dökülen kaçak çay
üzerimde kalan bu hıdrellez isi
allah sandığım dolunay
bu kurum kokusu
arsız güvelerin yediği mor yeleğimi
ören annemin bu iki numara şişi
benimle birlikte gömülmek ister!
daha sesinden yavru kuşlar yapacaktım hem
-açları gördükçe kursağından utanan-
peygamberler orada geziniyor, biliyorum
seni anlattığım dinler
onların anlamayacağı kadar pagan
vampirler de işi bırakacaktı boynunu öptüğüm gün:
belki birazcık dirilirim leyla
beni yıkayacak kadar ağlarsan.