Mart ayı önerileri için ünlü yazar ve Uluslararası PEN Yönetim Kurulu Üyesi ve Güney Afrika PEN başkanı Margie Orford’a ulaştık ve sebepleri ile birlikte genç yazarlara tavsiye edeceği kitapları sorduk.
1. Chınua Achebe / Parçalanma
“Bu kitap sömürgecilik öncesi Güney Doğu Nijeriya’ya Avrupalıların gelmesini ve ardından kolonileşme sebebiyle yaşanan deneyimler ve zorlukları anlatıyor.”
TIME’ın seçtiği “1923-2005 Yılları Arasında Yayımlanan En İyi İngilizce 100 Roman”dan biri.
Afrika edebiyatının en büyük ismi Chinua Achebe gerçekçi tarzda yazdığı ve çoğunlukla Batı’nın Afrika’yı kolonileştirmesi üzerine kaleme aldığı romanlarıyla her ne kadar yerel bir hikâye anlatsa da yarattığı karakterler ve kurgularıyla evrensel meselelere değinmeyi başaran nadir yazarlardan. 2007’de dünya edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı Man Booker Uluslarası Ödülü’nü kazanan Achebe’nin ilk romanı Parçalanma ise hem yazarın hem de bir kıtanın başyapıtı.
2. Tsitsi Dangarembga/ Nervous Condıtıons
“Bu harika roman Zimbabve’li bir genç kız Tambu’nun hikayesini anlatıyor. Tambu yaşadığı patriyarkal topluma rağmen okumata kararlı bir genç. cesaret ve kararlılıkla ilgili uluslararası bir hikaye. Kadınların seslerini keşfedip, kendi hikayelerini paylaşmaları için yazılmış.”
3. Toni Morrison / Sevilen
“Günümüzün en iyi yazarlarından biri. Morrison köleleştirilmiş insanların yaşadıklarını unuttumaya çalışanlara karşın unutulmaz bir dünya yaratıyor. Bu kitabı okumadan Amerika Birleşik Devletleri’ni anlayamazsınız.“
Kölelik cehennemine içeriden bir gözle bakan Sevilen, çocuklarıyla birlikte kölelikten kaçan bir kadının özgürlük savaşını anlatıyor. Geçmişin ağırlığını omuzlarından yıllar sonra dahi indiremeyen, onun hayaletleriyle boğuşan Sethe, annelik vicdanıyla, kadınlığıyla ve ait olduğu toplumla hesaplaşıyor. Kadınlık ve annelik duygularıyla müthiş bir şekilde harmanlamış Toni Morrison’ın bu dev eseri, zalimliklerle dolu bir tarihe ışık tutarken, siyahi bir ailenin merkezinde çok kişisel bir varoluş hikâyesinin duygu dolu inceliklerini ıskalamamayı başarıyor.
4. John Maxwell Coetzee / Barbarları Beklerken
“Gaddar ve paranoyak bir rejimin vatandaşlarının başından geçen acımasız olayları konu alan üstün bir kitap. Günümüz dünyasının bir alegorisi.”
Nobel ödülü sahibi J. M. Coetzee, bu romanında hayalî bir imparatorlukta geçen olayları anlatıyor. Ancak, yazarın 1970?ler Güney Afrika?sına gönderme yaptığını seziyoruz. Geniş topraklara yayılmış bir imparatorluğun en ucundaki bölgede yaşayan Barbarlar, sözümona, ayaklanmak, imparatorluğu tehdit etmek üzeredirler. Onları bastırmak bahanesiyle merkezden gönderilen Albay ve emrindekiler, müthiş bir işkence ve kıyım başlatırlar. Bu olaylar, o bölgede görevli, yıllardır başkentin yüzünü görmemiş Sulh Yargıcı?nın ağzından aktarılır. Barbarları Beklerken, ürkütücü bir zorbalığın öyküsünü dile getirmekle birlikte, öncelikle bir aşk, sevecenlik, bağışlama ve insancıl duygular romanı. Coetzee roman kişilerini, olayların geçtiği ortamı öylesine ustaca aktarıyor ki, karakterlerin hiçbiri karikatürleşmeden, iyi ve kötü yanlarıyla somutlaşıyor. Coetzee zorbalara da, onların kurbanlarına da aynı insancıl tavır içinde yaklaşıyor. Barbarları Beklerken?i okurken, bir yandan az gelişmiş ülkelerde yıllardır oynanan siyasal oyunları izleyecek, öte yandan alışılmadık ama gerçek, sarsıcı bir aşka tanık olacaksınız.
5. Per Petterson / At Çalmaya Gidiyoruz
“Benim en seviğim gençlik hikayesi. Sessiz ve çok etrafta olmayan bir baba, oğlu ve ortak dil arasındaki mühim bağı anlamamda çok yardımcı oldu. basit ama eşsiz bir anlatım.Tüm yazarların alması gereken ders; yalın söylem her zaman okura daha çok şey hissettirir.”
“İnsanlar onlara bir şeyler anlatmanızdan hoşlanıyorlar, mütevazı ve güven veren bir ses tonuyla yeterince şey anlatırsanız sizi tanıdıklarını sanıyorlar, ama aslında tanımıyorlar, sizin hakkınızda bir şeyler öğreniyorlar sadece, çünkü öğrendikleri şeyler olgular, –duygular değil; herhangi bir şey hakkında ne düşündüğünüzü, başınıza gelenlerin ve verdiğiniz kararların sizi nasıl siz yaptığını bilmiyorlar. Onların yaptıkları şey kendi duyguları, düşünceleri ve tahminleriyle boşlukları doldurmak, sizinle çok az ilgisi olan yepyeni bir yaşam yaratmak, böylece artık güvendesiniz.”
Trond 67 yaşında kenti arkasında bırakıp Norveç ormanlarında inzivaya çekilir. Taşra hayatı güzeldir ama daha on beş yaşındayken hayatını alt üst eden olaylar tesadüf eseri yeniden zihnine hücum eder. Artık sandıktaki sırların bir bir ortaya dökülme vakti gelmiştir.
At Çalmaya Gidiyoruz, çok güzel ve etkileyici bir roman. Çevrildiği bütün dillerde de çok beğenildi ve iyi eleştiriler aldı. New York Times gazetesinin yıl sonlarında yaptığı, ABD’de yayımlanan yılın en iyi edebiyat yapıtları listesinde, 2007 yılında ilk sıradaydı.