Anahtar ve Tüccar / The Key &The Merchant


TÜRKÇE

Bir anahtarcı tüccar varmış. Bu tüccarın ismi Mikuy’muş. Mikuy bir gülden sihirli bir anahtar yapmış. Mikuy’un bir de kızı varmış adı Rose’muş.

Bu Rose’un gül gibi dudakları, nehir gibi gözleri, kar gibi teni ve melek gibi yüreği varmış. Tüccar, kızı 18 yaşına geldiğinde, anahtarı ona verecekmiş. Yıllar su gibi akıp geçmiş ve kızı büyümüş. Tüccar Rose’a demiş ki, T: Kızım sonunda 18 yaşında bastın, bu senindir kızım. K: Baba, ne kadar teşekkür etsem azdır, baba. Babası kıza anahtarı verdiği anda kızın hayatı bir maceraya döner.

 

 

 

 

ENGLISH

 

Once upon a time there lived a merchant and a key holder. This merchant’s name was Mikuy. Mikuy made a magic key out of a rose. Mikuy also had a daughter named Rose.

Rose had lips like petals, eyes like the river, skin like snow and a heart like an angel. The merchant was to give the magic key to her
when she turns 18. Years went by like water and the girl grew older. The merchant said to Rose, M: Mygirl, you are 18 at last, this key is yours my girl. The girl said, R: Dad, thank you very much, dad. From the moment Rose received the key, her life turns into an adventure.

 

 

 

 

 

Bunları da Sevebilirsiniz

Şehirde yaşamak köyden daha zormuş dedi içinden o iç sesiyle, sattığı tarlasıyla eviyle tüccarlık yapıyor az çok kazandığıyla idare ediyordu. Semaveri yanı başında ayırmaz çayı her zaman hazırdı. Esnaf arkadaşlarıyla başında toplandıklarında, kent hayatının zorluğundan köy hayatının kolaylığından güzelliklerinden mahrum kalarak buraya tıkanmış kalmış olmanın sancısından söz ederken, yaşamlarının hiç rahat olmadığından, şık ve güzel giyinseler de güzellik katmadığından söz ederek demli çaydan yudum yudum içiyorlardı… Şehrin çekiciliğine cazibesine aldandıklarından olsa gerek …

Share

                              Apartman boşluğunda yankılanıyordu,                               İçeride kalan bir kuşun,                               Kanat çırpışı.                               Sokakta çocuklar,                               Bir türlü,                               Oynamaya karar veremedikleri oyunlar.                               Kapımın ise göz deliği,                               Sökülmüştü yerinden.                               Zil çalsaydı,                               Kim olduğunu bilmeden,                               Azrail bile …

Share

O harlı ateşte koyun koyuna yatan zavallılar, Patiskayı geçmeden alevde öylece kalakaldılar. Ve hangi gök gürültüsünün ardından; Saatsiz çalan hırsızlar gibi Yağmurdan ıslanarak kaçan sanıklar. Saat 18.16 suları bana seni hatırlattılar. Kızgın ve yürekli bir dev gibi savaştım! Karşımda işte fakat korkmam duysun ordular! Sus diyorsun, Bir çift göze konuşuyorsan da sus! Hatırla diyorum açık …

Share
Önceki / Previous Mesut Öksüz
Sonraki / Next Murathan Mungan