rapunzeli öptüm ya dünyalar başıma yıkılsın
garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar
diyordu rapunzel
anadilime hiç benzemiyordu saçları
olsa olsa isveçli bu saçlar diyordum
isveçi de dayımın getirdiği çikolatalardan
biliyordum
öğretmen rapunzele badem şekeri veriyordu
ben alnımı çarpıyordum köşedeki ecza dolabına
yanlışlıkla
herkes bana bakıyordu
rapunzelin saçları beline kadar
rıfkı rapunzele çiçekten bozma taçlar veriyordu
kolum kırılıyor
buğra rengi solmuş elbise doğumgününde
ağrılar saplanıyor karnıma
annesi öpüyor karne gününde
öpmeyi bilmediği anne olmasından belli
günay ablanın kızlarından rapunzeli öptüm ya
az önce çiçek kerhanesinde üç kere üst üste
ve yanlışlıkla
rapunzelin yanağında bıyık sürtüğü izleri
benimki beşparmak kırmızısı
dünyalar inanmazsanız başıma yıkılın
May the worlds crumble upon me
Now that I’ve kissed Rapunzel.
“If the steel, armored wall has surrounded
The horizons of the western front”
Was what Rapunzel said.
Her hair was nothing like my mother-tongue
“This hair can only be Swedish” I thought
And I had only heard of Sweden
From the chocolates my uncle brought.
The teacher used to hand out almond candy to Rapunzel
I would bang my head against the corner medicine cabinet,
Accidentally.
Everyone would look at me
Rapunzel’s hair down to her waist
Rifki would give crowns made of flowers to Rapunzel.
My arm would break
A camel coloured, wilted dress on your birthday
An ache speared in my tummy
Her mum kissing her on the day
They hand out the report cards.
She shows she doesn’t know how to kiss
By the fact that she is a mother.
Now that I’ve come to kiss
One of Günay Abla’s daughters, Rapunzel
Moments ago, in the flower brothel
Three times over
And accidentally,
Trails of moustache scuffing on Rapunzel’s cheeks.
Mine scarlet of five fingers
Worlds crumble upon me if you doubt it
Translated with the author’s approval by Ege Dündar