Vancıty CıtyVan / VanGrad GradVan


TÜRKÇE

 

1.
eskizini çizdim hayalimdeki şehrin
yarı insan yarı tanrı ellerimle
makineler duraklar giysiler
insanlar, tanrılığını fark etmemiş
mağaralar açtırdım binalara doğru
tiyatrolarında tiradlarına dokundum
eski hikayelerin bıraktım ucunu

bir olta attım
bir poşet çektim
yarı çamur yarı deniz olandan
tertemiz tanrı yıkayan
yağmurlar da gördüm

süpürdüm dağlarını elektrikli süpürgeyle
ovaları ütüledim
elma asma diktim saksılara
legodan bir hayvanın ağız sütünü içtim

yıktım
toparlandım
yaşama dairdi
coşkun daldım fiillere
sevgisi ve kanı ilaçlanmış
betonda ismi yazmayan ben
uçarak çıkabilirdim ancak unutarak
saflığıma ve kanatlarıma sarıldım
yeni bir biçimine kalem tutmanın
yazmanın heyecanına
sonsuz boyun eğerim

2.
kanımla yazdım
kanımı ağlarken gördünüz mü
kanımı acırken buldum

şarmaşıktım saçlara karıştım
ruhla bir bütün oldum bundan

unuttum da yazdım

unutmadan hatırlayamazdım

oturdum bağırdım

bu dağlarının arasına sıkışıp kaldığımız
sularında eğlendiğimiz
katlı modern mezarlarında yattığımız yavşak dünyada

severek geçip gittiğiniz yerlerde haksızlıklar gördüm
içe işleyen birkaç cümlem olsun
dert etsinler kedilerin ezilişini
hüznünüz olsun yavan yaşayanlara dair

3.
kenar mahalleleri dolaştım
burada kar yağıyor
rüzgâr esiyor hâlâ

köşede yatıp üşüdüğünü düşünmeyen
umursanmadığını düşünmeyen
uyuz bir köpeği anlamaya çalıştım
ölüm terk etmişti bakışını

beni yaşlılar yanına çağırdı
nereli kim olduğumu sordular

çamurda top koşturan çocuklar
pas verdiler
yürekleriydi yuvarlanan

4.
buralara yürüyerek gelmiştim
koştum şehir içlerine ulaştım
hiper marketler
rezidans çalışanları
çılgın kafeler
yetiştirin beni

deri değiştirip
buzlar arasından çıktım
sınavlar bitti
hayallerime dönüyorum
sinemalar kitaplar peşinden

5.
n’olacak şimdi
her şehrin her aşkın
her halin birbirine benzemesi

şimdi elinin körü
kartpostal dağlardan itmiştiniz beni
sevgilimi vurdunuz kıskançlığınızla

şimdi bir kanın
yabancı bir damara akışını bekleyeceğiz

şimdi seveceğiz

insanı yatıştıran soğuğu bak
ama alışmadan

ENGLISH

1.
I painted a sketch of my dream city
With my hands semi-human, semi-god
Machines stations clothes
People, unaware of their god-state
I cracked caves open towards buildings
Touched tirades in its theatres
Let go the loose ends of old tales

I cast a fishing line
Pulled back a plastic bag
The kind thats semi-muddy semi-sea
I saw rains too
That washed a god spotless

I hoovered it’s mountains with a vacuum cleaner
Ironed the plains
Planted apple vines in pots
Drank the beestings milk of an animal made of Legos

I demolished
I recuperated
It was about life
I dived exuberantly into verbs
I, without a name on concrete
I whose love and blood is medicated

Could exit only by flight, by forgetting
I embraced my naivety and my wings
I bow eternally
Before the thrill of writing,
A new form of literature

2.
I wrote with my blood
Did you see my blood weeping?
I found my blood hurting

I was ivy I blended into hair
Because of this I became one with the soul

I forgot and then wrote
Without forgetting I couldn’t have remembered

I sat and shouted

In this slimy world with its multiple-storied modern graves where we lie
It’s waters we have fun in
And its mountains we are stuck in-between

In those favourite spots you pass by I witnessed injustices
Let me have a few sentences that penetrate
Let them languish about cats being crushed
May you have sorrow for those who live vapidly

3.

I toured the outskirts

It is snowing here
The winds are blowing still

I tried to understand a sluggish dog
Who lies on the corner and doesn’t think about being cold
About being ignored
Death had abandoned its glare

Old timers summoned me by their side
Asking from where and who I was

Children running behind a ball in the mud
Passed it to me
It was their hearts that was rolling around

4.
I had come here on foot
I ran and got to the inner city
Hyper markets
Residence workers
Crazy cafes
Nurture me

Changing skin
I stemmed out of ice
Exams are over
I return to my dreams
Trailing cinemas and books

5.
What happens now
To how every city and every love affair

Every condition resembles each other
Now sod off
You pushed me off card post mountains
You shot my lover with your jealousy
Now we wait for a blood
To flow into a foreign vein

Now we love

The cold that calms men but you see
Without getting used to it

Translated with the author’s approval by Ege Dündar

Hrvatski

1.

Nacrtao sam skicu svog grada iz snova

Svojim rukama, polu-ljudskim, polu-božjim

Mašine postaje odjeća

Ljudi, nesvjesni svog božjeg stanja

Smrskao sam špilje otvorene prema zgradama

Dotaknuo tirade u njegovim kazalištima

Otpustio labave krajeve starih priča

Bacio sam ribarsku udicu

I izvukao plastičnu vreću

Polu-blatnu, polu-morsku

Vidio sam i kiše

Koje su isprale boga, besprijekorno čisto

Usisao sam njegove planine usisavačem

Izglačao ravnice

Posadio jabuke u posude

Pio skutu životinje napravljene od legića

Rušio sam

Popravljao

Radilo se o životu

Zaneseno sam zaronio u glagole

Ja, bez imena u betonu

Ja, čija je ljubav i krv liječena

Mogu izaći jedino letom, zaboravljanjem

Zagrlio sam svoju naivnost i krila

Vječno se klanjam

Pred ushitom pisanja

Novom obliku književnosti

 

2.

Pisao sam svojom krvlju

Jesi li čuo jecaj moje krvi?

Pronašao sam svoju bolnu krv

Bio sam bršljan upleten u kosu

Zbog toga ja i duša postali smo jedno

Zaboravio sam i pisao

Bez zaboravljanja ne bih se mogao sjetiti

Sjeo sam i vikao

U ovom ljigavom svijetu s višekatnim modernim grobovima u kojima ležimo

U čijim vodama se zabavljamo

U čijim planinama ostajemo zaglavljeni

Na omiljenim mjestima kojima prolaziš svjedočio sam nepravdi

Dozvoli mi nekoliko rečenica koje će penetrirati

Daj da žaluju za zdrobljenim mačkama

Tuguj za onima što žive beživotno

 

3.

Obilazio sam predgrađa

Ovdje sniježi

Vjetrovi još uvijek pušu

Pokušao sam razumjeti tromog psa

Što leži na uglu ne razmišljajući o hladnoći

Niti o tome što ga nitko ne primjećuje

Smrt je napustila svoj sjaj

Old timeri prizvali su me k sebi

Ispitujući tko sam i odakle dolazim

Djeca su trčala za loptom u blatu

Došla je do mene

Bila su to njihova srca, kotrljala se uokolo

 

4.

Došao sam ovamo pješke

Trčao sam i došao do unutrašnjosti grada

Hipermarketi

Radnici

Ludi kafići

Njegujte me

Promjenivši kožu

Izašao sam s leda

Ispiti su gotovi

Vraćam se svojim snovima

U potrazi za kinima i knjigama

 

5.

Što se događa sada

Kada svaki grad i svaka ljubavna afera

Svako stanje, nalikuju jedni drugima

Sad se gubi

Odgurnuo si me s planine od razglednica

Upucao si moju ljubavnicu ljubomorom

Sada čekamo da krv

Protječe stranim venama

Sada volimo

Hladnoća koja umiruje ljude

Vidiš je bez da se na nju navikneš

Preveo Nina Bajsic

 

Bunları da Sevebilirsiniz

Geçenlerde İngiliz (Britanya) işçi sınıfının “anti-klerikal” geleneğinden söz etmiştim. Devamını getirmeye niyetim vardı ama araya başka konular, sorunlar girdi, getiremedim. Bugün buna devam edeyim, diyorum. Batı’da kapitalist düzen yayılır, yerleşirken işçi sınıfı da aşağı yukarı yoktan varoldu. Zadegân, topraklarını otlağa çevirip köylülerini kovdu. Binlerce kişi, nereye gideceklerini bilmeden yollara düştü. Kuzey İngiltere’nin sanayi kentlerini (Manchester …

Share

William Shakespeare’in “Size Nasıl Geliyorsa” eserinden “İnsanın Yedi Çağı” şiiri. Bütün dünya bir sahnedir, Bütün erkekler ve kadınlarsa sadece birer oyuncu; Girerler ve çıkarlar; Bir kişi birden çok rolü oynar, Bu oyun, insanın yedi çağıdır. İlkin bebeklik, Dadısının kollarında sesler çıkarır ve kusar; Sonra mızmızlanan bir okul çocuğu, okul çantasıyla Yüzünde parıldayan sabahla, istemeyerek, Salyangoz gibi okula sürünür. Daha sonra aşık gelir, İç çekerek sevgilisinin kaşlarına yazılmış acıklı bir şarkıyla. Daha …

Share
Önceki / Previous Dedektif Dergi ile polisiye edebiyatın ipuçlarını takip edin!
Sonraki / Next Leonard Cohen Never Left Earth