TÜRKÇE

 

Bilirim ki özgürlük büyüyor
Yalnızlığın en iyi arkadaşı olarak meydanlarda
Kır saçları değişiyorum zamana
Artık her şey başka türlü geriliyor

Çocukluğum korkular gölgesiydi
Baba bir yabancı dil hiç anlaşılmayan
Anne ezbere bildiğim şiir
Kime anlatsam bir şeyler buluyor kendinden
Rüzgar zamansız yara bende
Umut çileden doğan çiçek
Burada yarım kalan her şey bir boşluğun gözleri
Herkes bir dönem uğruyor utançlara
Hep olmayanı istemek ne tatlıydı
Ve yasak şeyler çekti canımız
En büyük günleri
En küçük deliklerden geçirsem bile
Yine İsmail kurban oluyor Tanrıya
Her şey başa dönüyor
Yöremde konaklayan nasırlaşmış nefret
Bela kanımda dolaşan bitmeyen bir grev
Sıradanlaştığım her gün küçük ölüm
Yadırgarım basit bir şeye gülenleri
Aşağı tükürsem sakal yukarısı dert çekimi
Odaya bir keşif çizdim ısrarla
Yaklaşan güneş çelik soluğumda
Parça parça hırpalandı
Fakat boşluğun gözleri üstümden çekmiyor işgalini

Aralık 2019

ENGLISH

 

The Eyes of Emptiness

Translated by Ege Dündar

 

I know that freedom is growing

As the best comrade of loneliness in town squares

I exchange grizzly hairs for time

Now everything strains differently

My childhood was a shadow of fears

Father, a foreign language never comprehended

Mother, a poem I knew by heart

It finds something of itself in whoever I tell

The wind is a timeless wound for me

Hope a flower born from suffering

Everything left incomplete here are the eyes of emptiness

Everyone swings by embarrassments, every once in a while

How sweet it was to always want what was missing

And our life craved forbidden things

Even though

I pulled through the biggest days

Through the smallest pinholes

Ismail is sacrificed to God yet again

And everything returns to the beginning

The calloused hatred that resides in my region

Trouble, a ceaseless strike that circulates in my blood

Each day I’m hackneyed is a petty death

I find those who ridicule shallow(basic/simple) things strange

Between the devil and the deep blue suffering*

I sketched a discovery incessantly

The nearing sun on my steel breath

Was torn to pieces

Yet the eyes of emptiness, won’t pull it’s invasion off me

 

December 2019

Bunları da Sevebilirsiniz

  -Aç kapıyı! Aç dedim, çıkamam mı sanıyorsun? aç! Dedim demesine de sesimin yankıda bana usulca geri döndüğünü fark edince sert bir tekme indirdim kapıya. Çıkamayacağım, yapamayacağım sanıyorlardı ama yanılıyorlardı. Bir kapı, bir kapı dostlarım beni Ayşen’i şu dört duvara hapsedebilir miydi? Asla, hayır. Eninde sonunda açılacaktı kapı. Saatler geçti hava karardı önce anahtar sesi …

Share

  Bu şehirde renkli kıyafet bir tek o kadın giyer. Şehrin siyah beyaz insanları onun renklerine henüz alışamadılar. Kadını her gördüklerinde gözleri şaşkınlıktan fal taşına döner…   İş yerinde bile patronu her defasında azarlar onu: Bir bak etrafına, senden başka renkli giyen var mı? Unutmuşum… – diye kadın gülümser ve patronu bir günlüğüne başından savmayı …

Share
Önceki / Previous Charles Baudelaire ve Kötülüğün Çiçekleri
Sonraki / Next Pelin Buzluk