kalbin sadece balık çizebilen bir çocuk gibi nurhayat
bir defaya mahsus ben de senin için çıkarım samsun’a
sen yüzünü düşürünce
küpeler ve halhallar kenara itilecek belli
çünki iki dakka yanımda olmasan
her yere sönük balonlar bırakasım geliyor
-şu güğümü de hangi sobanın üstüne bırakacağımı tutturamam-
yüzündeki şipşirin kavkıları söküp durdukça
bütün derimi ön dişlerimle soyup dolmuşların
[yeni meşhur olmuş Şaban posteri gibi]
arka camına yapıştırmamak için
ha bire bastıbacak teleğimi tırnaklıyorum
Benden hazreti ömer asla olmaz nurhayat
öldüğümü ya da kırıldığımı hiçbir çoban elleşmez
veya ülkecek bayrak yarılamayız apansız çılgınca içlenirsem
tek seferlik büyük düello hakkımı çocukken bir celfinle heba ettim
ve babamın dolaptaki sig sauer’i de olmasa
çok cesur biri sayılmam
yani olur da cirmim kadar yeri yakarsan
en fazla iç tutup bijuteri dükkânlarını söve saya kundaklarım
şarkın biterse söyle
bir çukur gene eklerim câni mezarlığına
acı patlıcanı kuşlar didikliyor nurhayat
durunca soluyan ciğer yürüyünce şişer de
bu cıvık batağa kılığımı fırlatınca nerde hâlik
sen yoksan nere dursam tersime düşüyor varılacak yer
iki teşekkür belgem de senin olsun.
(2013)