Ömrüne katıp arzuyla sunulan gerçeği
Çocuksu heyecanı bastırıp yüreğine
Sabahın kör, dilsiz vakti
Yeni bir şehrin acemi telaşıyla
Çıkmamışken henüz yola
İmzasız, imlasız ve imkansız
Bir veda mektubu oyuyorum
Ezgisel hafızadan
Anın uzayıp giden sonsuzluğuna.
Beklemek olsaydı oysa
Baharını tablasında taşıyan çiçeğe
Kokusunu veren
Beklerdim!
Tanımaksa
İsimsiz bir kokina tanırdı seni.
Masanda kırk derece bir çocuk ağlar
Yaşı masama düşerdi.
Psikiyatri
Yarı delilik olarak tanımlayacak
Kelimeler ararken şairliğe
Freud sadece “a priori” koyardı ismini
Yok sayılırdı oysa
matematikçe
tarihçe
aşkça
Denizin bağladığı limanlardaki
Kalpler arası uzaklığın
İnciten sayısal değeri.
Sen
Gözlerini okyanuslardan almışsın, belli
Adın anıldıkça derinleşir ardın sıra bıraktığın sır
Ben vakitsizliğin ölçü birimi
Rehberinde kayıtlı
Kim olduğunu unuttuğun yasal bir numara.
Bu mevsimde okunacaksa veda
Yalnızlığına çarpan kadehinin tınısı
Üzerine okunur
Meyveye durur saksısında
Tinerle suladığım anoksi
Doktor kaderimi yazar reçeteme
Ben gözlerinden gözlerime düşen
O mülteci bakışı
Bir ömür intihar sayarım.
Şayet
Bir vedaysa bu
Hiç gerçekleşmeyecek
Kırık kalbini
Ağaran saç telini
Ruh izini
Daha canını acıtan
Sana ağırlık olan ne varsa
Sevmediğin bir türküye sarıp da
Kapıma isimsiz bir not diye bırak.
Ben kapım her çalmadığında
Sen diye
Açarım.
Sen ki göğe bak yalnızca!
Göğe bak ve
Zamanın ardındaki bahar dallarına konan
Kuşun adını hatırla!