TÜRKÇE

Dolap denilecek kadar küçük odamda otururken annemin sesini duydum.“Siyah“diye seslendi bana. Adımın anlamını bilmezdim o zamanlar. En güzel ve tek oyuncağım olan annemin içki şişeleriyle oynardım. Onları temizler boyar ve üzerlerine resimler çizerdim. İşte annemin de o gün bana seslenmesinin tek sebebi her zamanki gibi alttaki raftan iksirlerini istemesiydi. Yani bana öyle anlatmıştı onları. Acısını dindirmek için içtiği iksirler. Rutubetli salona götürdüm içkileri. Anneme verdim. Çok halsiz gözüküyordu. Yemek yemediğinden oldu sandım. Yemek derken ekmek ve salçadan bahsediyorum. Ama annem genellikle yemek yemeyi sadece ayık olduğu zamanlarda hatırlardı. Yani 2 günde bir en iyi ihtimalle. Fakat bu sefer hepsinden kötü gözüküyordu durumu. Meğerse alkol komasına giriyormuş. Ben annem uyudu sandım ve onun yanında kıvrılıp yattım. Sabah kalktım yanımdaydı ve buz gibiydi uyanmadı. Ev çok soğuk olduğu için uyanmak istemediğini düşündüm. Kapıcımız Ayhan amcayı tanırdım bir tek apartmandan. Onlarda -2.kattaki penceresiz evimizin karşısında bize tek eşlik eden komşularımızdı diyebilirim.

Evden çıktım hemen karşımdaki kapıyı tıklatmaya başladım. Zile boyum yetmeyecek kadar küçüktüm. Karısı Nazmiye Teyze açtı kapıyı. Bize bazı zamanlar yemek getirirdi. Bu sefer benim yemek isteyeceğimi sandı herhalde diye düşündüm içimden. Evimiz çok soğuk olduğundan annemin soğuğu hissetmemek için sürekli uyuduğunu söyledim ona. Ben de öyle yapardım çünkü hava çok soğuk olduğu zamanlarda. Annemde buz gibiydi.5 yaşındaki bene göre olayın tek açıklaması buydu. Keşke hep o yaşta kalsaydım. Nazmiye Teyze elimden tuttu endişelenmemi söyleyerek. Ayhan Amcayı çağırdı içerden. Benden uzaklaşarak bir şeyler fısıldamaya başladı. Konuyu anlatıyordu zanlımca. Nazmiye Teyze beni içeri soktu. Ayhan Amca ise annemin yanına gitti. Nazmiye Teyze pek telaşlı görünüyordu.

Annemi son gördüğümdeki gibi teni solmuştu. Ayhan Amca kucağında annemle koştu. Apartmanın içinde bağırıyordu “Ambulans çağırın.“diyerek. Sonra siren sesleri geldi dışarıdan. Annemin o solgun simasını son kez gördüm belki de bunun farkında bile olmayarak. Kalan yerler buğuluydu. En son iki üç kişinin beni arabaya alıp bir yere götürmesini hatırlıyorum. Uyandığımda etrafımda doktorlar vardı ve güzel giyimli bir kadın.“Ya babası“ dedi kadın. “Baba nedir?“diye düşündüm içimden. Hayatımda hiç kullanmamıştım bu kelimeyi. Bilincim tekrar kapandı. Uyandığım zaman bir haftadır uyuduğumu söyledi başımdaki güzel giyimli kadın. Sonrada kendini tanıttı.“Adım Yaren“ dedi. Ben de kendimi tanıttım.

Beni büyük  bir eve götürdü.

Aynı şato gibiydi. Bana onla kalacağımı anlattı bundan sonra. Annemle ilgili sorduğum sorulara da cevap vermedi. Bana kalacağım odayı gösterdi. Her taraf pembeydi. Geniş bir yerdi. Küçük bebekler,televizyonda gördüğüm oyuncaklar vardı. Büyüleyiciydi. O günden sonra bana bir anne gibi bakıp büyüttü.Yaren benim için melek olmuştu,benim meleğim. Bana siyahı öğretti. Kapkaranlıktı siyah. Ondan sonra çok korktum gerçekten siyah olmaktan. Kendi beyazlarımı aradım hep siyahımın içinde. Lakin kendimi hep siyah olarak gördüm. Annemin ölmesinin benim suçum olduğunu düşündüm. Bana göre o günden sonra annemin siyahı acısı bendim. Annemin iksirleri içme sebebi bendim. Kendimi suçladığım günlerin birinde evden çıktım. Hava çok güzeldi güneşli. Güneş beyazsa ben kara bulutlardım belki de. Bunları düşünüp yürürken bir ses geldi. Sonra her yer karardı. Ben de kendi meleğim gibi melek olmuştum şimdi. Çok fazla üstü kapalı şey kaldı değil mi ama onlarda benle birlikte gitti. Son olarak siyah olmadığıma karar verdim ama beyazda değildim ben. Kendime başka bir renk seçtim. Gri

ENGLISH

As I was sitting in my room as small as a cupboard, I heard my mum’s voice. “Black” she called out to me. I didn’t know what my name meant back then. I would play with my mother’s liquor bottles which were my best and only toys I would clean them and paint over them. So the only reason she called out to me that day was to ask for her potions from the stack underneath. I mean that’s how she described them to me. Potions she drinks to soothe her pain. I took the drinks to the musky living room. Gave them to my mother. She looked very fatigued. I thought it was because she didn’t eat properly. When I mean eating I’m speaking of bread and tomato puree. My mom would usually only remember to eat when she was sober. Which means once in every two days in best circumstances. But this time she looked worse than usual. Turns out she was going through an alcohol coma. I thought she fell asleep so I crawled up next to her. In the morning I got up and she was still beside me and was ice cold. She didn’t wake up. Because the house was cold I thought he didn’t want to wake up. I only knew our doorkeeper Uncle Ayhan from the building. I should add that they were our only neighbours at the -2 floor across our flat without windows. I left the house and started knocking on the door across. I was too short to reach the doorbell. His wife Auntie Nazmiye opened the door. She used to bring us some food from time to time. She thought I’m here for food again I thought to myself. Because our house was so cold I said, mum refuses to wake up and feel it. Because this is what I would do when it was freezing cold. My mom was like ice. According to the 5 year old me, this was the only explanation. I wish I remained at that age. Auntie Nazmiye held my hands leading me inside and telling me not to worry. She called for Uncle Ayhan from the door. She walked away from me and started whispering something to him. I guess she was explaining what was happening. Uncle Ayhan went to see my mother . Nazmiye Teyze seemed very distressed. Her skin had gone pale just like when I last saw my mother. Uncle Ayhan ran in with my mother in his arms. He was shouting inside the apartment “call an ambulance! Then the sirens came from the outside. I looked at my mums faded figure one last time without even realising t. Everything else was foggy. At last I remember two or three people taking me somewhere in a car. When I woke up there were doctors around me and a neatly dressed woman. What about her dad?” The woman asked. “What dad I thought” I had never heard this word in my life. I lost consciousness again. When I woke up I was told by the pretty woman that I have been put to sleep for a week. Then she introduced herself to me. “My name is Yaren” she said and I introduced myself. She took me to a big house.

It resembled some sort of a castle. She said I would be staying with her from now on. When I asked questions about my mother she wouldn’t answer me. She showed me to the room I would be staying. Everything was pink. It was a wide place. There were small babies and toys that I had seen on the TV. It was enchanting. After that day she raised me like a mother. Yaren had became an angel for me, my angel. She thought me about black. Black was pitch dark. From then on I was very afraid to become all black. I kept seeking for my whites inside me. Yet I still perceived myself as black, always. I thought it was my fault that my mother died. To me from that day on the black pain of my mother was me. The reason for her to drink those potions were me. In one of these days I was blaming myself, I left my house. The weather was beautiful and sunny. If the sun is white ı was those dark clouds. As ı was walking thinking about these things a voice sounded. Then everything darkened. Just like my own angel I had become an angel now. Many things remained shrouded didn’t they but they all took off with me. I finally decided that I was not dark or made of black but I wasn’t white neither. I chose a different colour for myself. Gray.

Bunları da Sevebilirsiniz

İlkyaz ile her ay öncelikli olarak üç genç yazarı tanıtıyoruz sizlere. Bir öykü veya birkaç şiirden oluşacak bu eserleri İlkyaz gönüllüleri olarak İngilizce’ye çeviriyor ve dünya kamuoyuyla tanıştırmak için çabalıyoruz. Yeni sayımız için seçilen yazarları aşağıda bulabilirsiniz! Bir seneyi aşkındır seçtiğimiz isimlerin yazılarını her ay dünyanın farklı bir yerinde konumlanan PEN merkezinden birinin o ülkenin …

Share

Siirt Eruh Kuşdalı köyü burası. 1961 yılı bir şubat kışı ikindisi… Soğuk aynı soğuk, dağlar yine aynı dağlar. Unutulanların diyarı. Sonsuz beyazlık. Bir gaz lambasına mahkûm ömür, bir o kadar da huzur. Bu soğukta kimse bebek doğurmak istemez. Hep yaz çocukları, doğum tarihleri aynı ve aynı gün askerler. Katırların üzerinde asker uğurlarken anaların telaşı, umut …

Share

Geceyi Geri Al yürüyüşü bizim duygusal özümüze hitap eder. Biz kadınların geceden özellikle korkması gerekir. Gece, kadınlara tehlike vaat eder. Bir kadın için gece sokakta yürümek yalnızca taciz edilme riski altında olmak değildir, aynı zamanda – erkek egemen anlayışa göre- taciz edilmeyi istemek, “aranmak” anlamına gelir. Gecenin hudutlarını aşan kadın, uygar davranışın temel kuralını bozan …

Share
Önceki / Previous The real Lord of the Flıes: what happened when sıx boys were shıpwrecked for 15 months
Sonraki / Next Genco Erkal’ın Youtube’dan yayınladığı Sivas 93 Tiyatro oyunu.