“Yazdan kıştan ilkbahardan  

Mahpuslardan dört duvardan  

Doludizgin sevdalardan  

Güneş topla benim için 

 

Seher yeli yar gözünden  

Havadaki kuş izinden  

Geceleyin gök yüzünden canım  

Güneş topla benim için” 

 

(Ülkü Tamer / Güneş Topla Benim İçin) 

 

Kitap dostu bir anne ve devasa bir kütüphanesi olan saygın bir babanın çocuğu olarak 20 Şubat 1937’de dünyaya açmış gözlerini Ülkü Tamer. Edebiyata ve şiire çocukluğundan itibaren güçlü bağlarla bağlanmış, o zamanlarda başlayan bu yol arkadaşlığı ömür boyu devam etmiş onda. Edebi akımlar ve kuramlar hakkında konuşup yorum yapmaktan mümkün olduğunca kaçınan şair, bu yol arkadaşlığının ilk adımlarını şöyle aktarıyor: 

 

“Şiirle okul öncesi buluştum ben. Sanırım 5-6 yaşlarında. Annem ‘tahsilli’ bir kadın değildi. Ama kitap okumayı çok severdi. Muazzez Tahsin’den Kerime Nadir’den Cronin’e, Margaret Windsor’a, belki inanmayacaksınız Anatole France’a uzanan bir yelpaze içinde okurdu. Bana okuduğu ilk kitap, Grimm Kardeşler’in Gençlik Hikâyeleri’ydi. Ama sık sık okuduğu başka bir şey vardı: Şiir. Çocuk şiirleri. Ezbere okurdu. Belki benim için ezberlemişti. Çünkü ezbere okuduğu o çocuk şiirleri dışında, başka bir şiir okuduğunu hiç görmedim. O dinlediklerime özenip, ilkokulda ben de başladım şiir yazmaya. Mevsimler üstüne, 23 Nisan üstüne, kardan adam üstüne… Antep savunmasının ünlü Şehit Şahin’i üstüne… Babam da ilgimi o yaşlarda hep destekledi. Sonraları mühendis olmayıp da kendimi edebiyata verince hayal kırıklığına uğradı elbet, ama o yaşlarda hep destekledi. Kitap değil, dergi okurdu babam. Ayda Bir, Realite… Bana da hiç aksatmadan Binbir Roman, Çocuk Haftası alırdı… Benimle kardeşlerim için koca bir kitaplık kurmuştu. Sabahattin Ali’den O’Henry’ye, Gorki’ye kadar birçok yazarı o kitaplıkta keşfettim. 1940’ların Antep’inde.” 

 

Eğitimine Robert Kolej’de devam eden Ülkü Tamer, bu esnada hevesli bir genç şair olarak şiirleriniyayımlanması için dergilerle iletişime geçmeye başlamış. 1954’te, henüz 17 yaşında bir öğrenciyken kaleme aldığı ilk bütünlüklü şiiri “Dünyanın Bir Köşesinden Lucia” Kaynak Dergisi’nde yayımlanarak büyük başarı göstermiş. Ancak yetişmiş şairlerin gençlik çalışmalarıyla düştükleri bu küskün ayrılıklar, sanki bir şairlik düsturuymuşçasına, Ülkü Tamer’de de aynı şekilde tezahür etmiş. Şair ilk şiirinin hikayesini şöyle aktarıyor bizlere: 

O zaman heyecanla tabii bütün dergileri alıyorduk. Bütün dergiler derken Varlık vardı, Yeditepe vardı, bir de arada bir Antep’e gelen Kaynak diye bir şiir dergisi vardı. Bir ara Şairler Yaprağı çıktı. Onlarda yayınlansın, tabii çok istiyordum, yeni başlayan birisi olarak. Varlık’la Yeditepe o zaman benim için ulaşılması çok güç doruklardı. Onun için ben ilk, Kaynak dergisine gönderdim. Kaynak dergisinde çıktı ilk şiirim, Dünyanın Bir Köşesinden Lucia diye bir şiir. O zaman çünkü bakıyorum, kimi Maria diye şiir yazıyor, kimi Pia diye şiir yazıyor. Mesela Asaf Halet’in “Maria” diye şiiri var. Attilâ İlhan’ın “Pia” diye şiiri var, Özdemir Asaf’ın “Lavinya” diye var. Ben de oturup “Lucia” diye şiir yazdım. Asaf Hâlet’in Mariyya’sı, Özdemir Asaf’ın Lavinia’sı, Attilâ İlhan’ın Pia’sı olur da benim Lucia’m olmaz mıydı! Şiirim evet Kaynak dergisinde yayımlanmıştı. Gelgelelim 1960’larda, dergilerde adım görünmeye başlayınca o şiirden nasıl utanmıştım. Kötü mü kötü bir şiirdi çünkü. Şimdi hatırlamıyorum bile onu, tek dizesi aklımda değil. Ama utancım çoktan geçti. Ansam ansam, o şiiri sevgiyle anarım. Gülerek. Eğlenerek. Kaynak dergisinin o sayısından üç tane almıştım. Bu da eğlendirir beni.”

 

“Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,  

Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;  

Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;  

Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,  

Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.  

 

Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.” 

 

(Ülkü Tamer / Ben Sana Teşekkür Ederim) 

 

 

Genç şairin bu yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni akımına dahil olması da çok uzun sürmemişti, yeteneği onu bu akımın en genç halkası kılmıştı bile. Bu akımın etkisinde, şiirini tekdüzelikten uzak tutmaya çalışmış, dilin olanaklarından faydalanarak kelimelerle oynamış ve yeni bir şiir dünyası yaratmıştı. Kelimeleri sözlük anlamlarının dışında farklı çağrışımlar yaratacak şekilde kullanırken okuru da kelimeler ve imgeler üzerine düşünmeye zorlamayı amaçlamıştı. İncecik, sezgi dolu, lirik, tutkun, ironi kokan ve kendi dilsel alanını yaratan mısralarıyla edebiyat dünyasında ünlendiği gibi aynı zamanda çevirdiği yetmişin üstünde kitapla birlikte çeviri dünyasına da önemli armağanlar sunmuştu. Toy bir şair olarak öykündüğü büyük ustalardan ve bu öykünmelerin onu götürdüğü özgün yollardan bahsetme cesaretini de göstermişti

“Yaşamımdı besleyen beni. O yaşamıma egemen olan kaynaklar. Sinema, edebiyat, resim. Elbette insanlar. Tanıdıklarım. Gördüklerim. Yolculuklarım. Ama başlangıçta edebiyat besledi beni. Okuduğum Türk şairlere, sonra okulda İngiliz-Amerikan şairlere özendim, sevdiklerimin sesi yansıdı yazdıklarıma. Kaçınılmaz bir şey bu. Yeni yeni yazmaya başlayan bir insanın kendisini etkileyen sanatçılara öykünmesi çok doğal. Önemli olan, o öykünmenin yerini özgünlüğe bırakması.” 

 

Ülkü Tamer’in özendiği şairler arasında Attila İlhan’ın yeri çok ayrıydı. Şair ilk şiirindeki Attila İlhan etkisini nüktedan bir anlatımla şöyle özetliyor: “Özentiyle yazmıştım ilk şiirimi. Ama o özentiye yoğun bir de etki karışmıştı: Pia. Attilâ İlhan’ın şiirini ezber etmiştim. Necatigil’i, Dağlarca’yı, Külebi’yi, Cumalı’yı çok seviyordum. Ama Attilâ İlhan’ın yeri başkaydı. Şair olarak en çok ona benzemek isterdim o yıllarda. Sisler Bulvar’ını neredeyse ezber etmiştim. Yağmur Kaçağı’nın yayımlanışını ise eşi az bulunur bir sevinçle karşılamıştım. Attilâ İlhan’ın şiirlerini hep sevdim. Yalnız şiirleri değil, fotoğraflarından gördüğüm kadarıyla giyim-kuşamı bile etkilerdi beni. Siyah bir balıkçı kazağı almış, bir de uzun atkı edinmiştim. O kazağı giyip atkıyı boynuma birkaç kere dolayınca, üstüne üstlük Pia’ya özenip bir de Lucia adlı şiir yazınca benden büyük şair yoktu!” 

 

Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,  

Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;  

Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?  

Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten.  

 

İyi nişan alırdı kendini asan zenci,  

Bira içmez ağlardı, babası değirmenci,  

Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci…  

Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen 

 

(Ülkü Tamer / Konuşma) 

 

 

Cemal Süreya da, İkinci Yeni’nin kolejli üyesine büyük önem atfediyordu. Şiirlerinde var olan ironi ve çocuksu duyarlılığı, kendini yenilemesi, imgeyi başarıyla kullanması ve konuşma dilini yakalamasıyla Cemal Süreya’nın dikkatini çekmişti. Süreya, onu İkinci Yeni şiirini oluşturan bir gelişim halkası olarak görmüştü. Ona göre Tamer, çok kere bir türkü rahatlığına ulaşmış ve dilindeki sıcaklık şiirlerindeki özdenliğin yararına işlemiştir. “Şiirimizi değerlendiren yazılarda nicedir onun adı geçmiyor. Oysa onunki göz ardı edilirse son yirmi yıllık şiirimiz eksik kalır. Bu kanıdayım. Hele bir ara, bir şeyler arayan, sık sık da bulan tek şair oydu. (…) Ülkü’nün şiiri öteden beri çocuksu, ironik yanıyla değerlendirildi. Onun bir de düzyazı ormanlarına dalıp getirdiği olanaklar var. Kış var sözgelimi. Brueghel’in tablolarındaki kalabalık hayat belirtilerinin yalnızlığa dönüştüğü durumlar var Ülkü’nün şiirinde. Kendi payıma, Ülkü Tamer’i bugün el üstünde tutulan birçok sanatçıyla karşılaştıramam. Kapılar açtı Ülkü Tamer. En azından yokladı. Yazacaklarını merak ettiğim az sayıda şairden biri.”  

 

İlkyaz olarak bu sayımızda, şiir serüveni boyunca kapıldığı etkilerden sıyrılıp daimi bir gelişim ve değişim içinde olmuş İkinci Yeninin en son halkası Ülkü Tamer’in henüz 17 yaşındayken kaleme aldığı Dünya’nın Bir Köşesinden Lucia başlıklı ilk şiirini sunuyoruz. İki yıl önce kaybettiğimiz büyük ustanın hikayesinin yazın yaşamının başındaki bütün genç kalemlere ilham olmasını diliyor, beraberinde güneş toplamaktan” vazgeçmeyecek tüm genç edebiyat gönüllüleri için şairin yakın dostu Zülfü Livaneli’nin aynı isimli şiirinden bestelediği Güneş Topla Benim İçin parçasını da iletiyoruz.  

 

İyi okumalar! Keyifli dinlemeler!   

 

Dünyanın Bir Köşesinden Lucia 

 

 

Gözlerinin içinde neler yok, Lucia,  

Neler yok ellerinde, avcunda  

Kalbin, kalbin de boş değil,  

Etekliğin alabildiğine dolu.  

Her istediğin var Lucia,  

Her istediğin üstünde,  

Ama yalnız –  

Yazık Lucia.  

 

Biraz daha gayret Lucia,  

Biraz daha sabır,  

Varsın çimenlerle uzasın boyun  

Daha bahardasın Lucia.  

 

II  

Rüyalarında bembeyaz bulutlar Lucia,  

Uzanan bir yol taa ilerlere,  

Mesutsun, mesutsun  

Lucia Kalbin yüzünde çarpıyor neşeyle.  

Takvim yaprakları uçuyor gözlerinden 

Kocan, çocuğunuz, kavgalar, barışmalar…  

… Ve son!  

Ne o, yüreğin burkuk Aldırma Lucia,  

Çimenler şimdi yazda-  

… Boy atmış halde.  

 

III  

Odanız küçük Lucia,  

Bir beşik mi o sallanan kenarda,  

Bir şişe mi masanın üstündeki?  

Kalbin gözlerini terk etmiş artık,  

Kara taş gibi oturmuş yerine.  

Gözlerin neden boş Lucia,  

Gözlerin neden çökük.  

Kan akmıyor mu damarlarında?  

 

Anlıyorum  

Çimenler sararmakta Lucia.  

Çimenler…  

Çimenler…  

Bitiyor artık…  

…………………….  

Güle güle Lucia  

 

(Ülkü Tamer, Kaynak Şiir Dergisi, Eylül 1954, s. 280-281). 

 

Zülfü Livaneli – Güneş Topla Benim İçin :  https://www.youtube.com/watch?v=A1LVMyboqEo 

 

 

           Ülkü Tamer’in ilk şiirinin yayımlandığı Kaynak Dergisi 

 

Referanslar: Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Emine Selcen Bekmezci, Ülkü Tamer’in Kitaplarına Almadığı İlk Şiiri, Cilt:12, Sayı: 66, Ekim 2019 

 

Bunları da Sevebilirsiniz

telaş dolu rüzgarların, yüzleri okşadığı yalnız günler hatırlıyorum. toplanın eski dünyanın ölüleri! dinleyin yirmi birinci asrın salgınını. dinleyin on günde, nasıl ipotek koyduğunu şehirlerin, ömürlere. -i- mezar taşlarından para çekilen bir çağda, charonion gondolunu satmak, kararını aldı sonunda. işler kesat, ruhlar cimri. ekmek parasını dahi çıkaramazdı zavallıcık. tak etmiş olacak canına, satılığa çıkardı bir sitede. …

Share

Source: Liidea Akryshora, IWM Presidential elections have long been merely pro forma in post-Soviet Belarus, where Alexander Lukashenko has been ruling as a dictator for more than a quarter-century. In May 2020 he imprisoned Sergei Tikhanovskii – an oppositionist YouTube blogger – immediately following Tikhanovskii’s announcement that he intended to run against Lukashenko in the …

Share
Önceki / Previous Bir Müezzinin Güncesi / The Diary Of A Müezzin
Sonraki / Next Tradıng Mısery for Death: The Tragıc Death of a Young Sudanese Poet