Birinin davranışı size şüpheli mi geliyor? Bir yakınınız, sevgiliniz, ailenizden biri veya herhangi biri; sizin için önemli olan kimsenin davranışları, bir konu bağlamında sizde şüphe mi uyandırdı ? O zaman konuya kısaca bir giriş yapalım.

İnsanın evrimsel sürecinde hayatta kalma mücadelesi verdiği doğa vahşi ve acımasızdı. Bu doğa içinde; şimdi psikoloji olarak adlandırdığımız bilimin alanı olan davranış kavramı, insanın hayatta kalma motivasyonunun bir refleksiydi. Yaşamak için güçlü olmak zorundaydı ve dürtüsel seçimlerde bulunmalıydı. Vahşi bir hayvanla karşılaştığında ya kaçmalıydı ya da savaşmalıydı. Hayatta kalabilmek için avlanmalı ancak avlanırken de av olmamalıydı. İnsan davranışlarının kökenindeki bu temel atılım ileride karşılaşacağımız bütün durumlarda, durumu ”acaba benim için yararlı mı yoksa zararlı mı ?” olarak algılamamıza sebep olacaktı. Yani özetle günlük hayatımızdaki iletişimlerimizi yararımız ve zararımıza göre oluşturduğumuz motivasyonlarla yürütüyoruz.

İnsan olarak hepimiz ilkel yaşamdan gelen dans etme, avlanma, adak sunma gibi ritüellerden gelen kolektif bir anlayışla sosyalleştik. Bu sebeple kendimizi ifade etmek zorundayız. Yani konuşmak zorundayız. Bir hikaye anlatmak, kendimizi dinletmek, ilgi görmek, değer görmek ve odak noktası olmak gibi… Bütün bunları yaparken ilgiyi üstümüze çekebilmek, odak noktasında olabilmek için biraz abartı, biraz yorum katma gibi durumlarla anlattığımız hikaye’yi daha ilgi çekici, dinlenilebilir ve etkileyici olabileceğine inanarak yalana başvururuz. Konunun başına dönecek olursak bir insanın yalan söylememesi mümkün değildir. Çünkü sosyal yaşam içinde ilgi devşirmek için insanlar farkında olmadan ilgi devşirebileceği kanalları çoktan tespit ederler bile… Mesela: Cool görünmem gerekiyor. Zengin gibi davranmalıyım, Güçlü görünmeliyim. Ona niteliklerimden bahsetmeliyim. Kayak yapıyorum, Motorum var. Arabam var. Babamın yatı var vs vs gibi… Bu brifler karşı tarafın etkilenmesini sağlamak, ondan ilgi görmek, değer görmek ve onunla ilgili motivasyonu neyse onu gerçekleştirmek için yapılan oyunlardır.  Bu noktada karşı tarafın söylemiş olduğu doğrular ya da yalanlar sizin için yararlı yada zararlı olur mu? Öncelikle bunun üzerine biraz düşünmek gerekiyor…

Ben bir ilişkide (sevgili, dost, arkadaş, flört) hem mental olarak hem de fiziki olarak zarar görmek istemiyorum diyorsanız başlangıçtaki temel dürtülerimize ufak bir dönüş yapalım. Davranışın kökeni olan KAÇ-DON-SAVAŞ tepkisi burada devreye giriyor. İnsan beyninde; hayatta kalma mücadelesine karşı evrilen amigdala bölümü, karşı tarafın tepkilerini kolaylıkla algılamamıza sebep oluyor. İlkel insanda kelime oluşturma açısından henüz bedensel yeterlilik olmadığı için mecburen hayatta kalma dürtüsü doğrultusunda duyguları ve duyguların fiziksel reaksiyonlarını anlamalıydı. İnsan beyninin evrimi de bu doğrultuda gerçekleşti. Amigdala bölümü; duyguların fiziksel reaksiyonlarını hala tespit etmemizi sağlayan bize, evrimin müthiş bir armağanıdır. Bundan hareketle şüphe kavramına yaklaşacak olursak; bir insanda bir şeyi söylediği esnada şüpheleniyorsanız, bedeninde garip reaksiyonlar varsa konunun ardını aramalısınız. Bir örnek verecek olursak; Bir pazarlamacıyı düşünün. Sokak jargonuyla söylüyorum. ‘’Bunun eli kolu ayrı oynuyor.’’ derler. Çünkü bu kişi yalan söylediği, bir şeyleri abarttığı ya da çarptırdığı için bedeni mecburen yargısını desteklemek amacıyla fazla eylemde bulunmasını ve sempatik görünmesini sağlamaya çalışır. Aynı çocukken yalanlar söylediğimizde şirin görünmeye çalıştığımız gibi…  Oysaki insan söylediği şeye inanmışsa zaten bedeni ölçülü bir biçimde jest ve mimik olarak onu destekleyecektir. Gereksiz yere eli kolu ya da kaşı gözü oynamayacaktır.

Beden dili konusunda yapacağınız araştırmalar da sizin bu konuda yeterlilik sahibi olmanıza yarayacaktır. Temel duygularımız olan mutluluk, üzüntü, endişe, korku, şaşkınlık, tiksinme gibi duyguların fiziksel reaksiyonları hakkında bilgi sahibi olmak size karşı tarafın niyetini anlama açısından kolaylık sağlayacaktır. ”Seni seviyorum” diyen bir insanın gözünde ve bedeninde mutluluk yerine endişe görüyorsanız, o kişiyi hem tanıdığınız doğrultusunda hem de içinde bulunduğunuz durumu değerlendirerek sorgulamalısınız. Sizin seven bir insan neden endişe duyuyor ki?

   Şüphe soyut bir kavramdır. Biz de onu somutlaştırmak için karşı tarafın beden dilini incelemeliyiz. Duygu: zihindeki düşüncelerin fiziksel reaksiyonudur. Sezgi dediğimiz şey de tam olarak karşınızdaki kişinin ağzından çıkan cümlelerle bedeninin verdiği tepkilerin tutarsızlığı durumuyla oluşur. İnsan düşündüğünü söylemediği zaman yalan söylemiş olur. Ancak şunu bilmez ki bedeni asla yalan söylemez. Beden dili dürüsttür. Çünkü bedeni her şeyi yarara ya da zarara göre algıladığı için en ilkel dürtüye göre reaksiyon verir.

Beynimizin ön lobunda bulunan frontal korteks, çıkarlarımız doğrultusunda yalan söylememizi sağlayan bölümdür. Yalan söylediğimizde bu bölümle amigdala bölümü çatışma içerisine girer. Bedenimizde kızarma, terleme gibi durumlar hayatta kalmak için ilkel insandan kalan miraslardır. Kızarma durumu: ‘’burada bir tehdit var ya savaşmalıyım ya da kaçmalıyım’’ın bir göstergesidir. Kan vücutta bedenin harekete geçmesi için kaslara pompalanır. Yalan söyleyen bir insanı ele alalım. Onu sorguladığınızda kendini stres altında hissedip kızaracaktır. Bu ve benzeri konulardaki merakınız sizi zaten beden dilini araştırmaya sevk edecektir. Unutmayın hiçbir şey aslında gizli değildir. Önemli olan sizin görmek ya da görmemek istemenizdir.

Bunları da Sevebilirsiniz

George Orwell’ın o güzel sözüyle başlamak istiyorum yazıma: “Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.” Hepimiz insan olarak doğuyorduk evet. Ama kaçımız insan olarak kalmayı, insan olmayı sürdürebiliyorduk? Peki neydi insan? Tasavvufi inanca göre Allah’ın yeryüzündeki bir parçası, yansıması mı; sözlük anlamı olarak ele alırsak aklı ve düşünme …

Share

By Victoria Milko and Clare Hammond – Global Post/Public Radio International (PRI) In June this year, a small group of Myanmar residents crowded around a projector screen in an apartment loft in downtown Yangon, Myanmar’s largest city, to listen to poetry read via video call by Rohingya poet and refugee, Mayyu Ali, who was over 600 …

Share
Önceki / Previous İlkyaz Yeni Sayısıyla Yayında!
Sonraki / Next The New Yorker’s ‘62 Films That Shaped the Art of Documentary Filmmaking’