Dua Eden Eller’in tek renk olması (monokrom) sanatçının fazla renk kullanmadan, doğrudan Tanrı’ya yönelişin mistik atmosferini öne çıkarmak istemesidir.

Albrecht Dürer 1455’te Almanya’nın Nürnberg kentinde dünyaya gelmiştir. Aynı adı taşıyan babası (Albrecht) yıllar önce Macaristan’dan buraya göç etmiştir. Söz konusu dönemde, Almanya’nın genelinde sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle, ticaret yapmada ve mal üretmede ciddi sorunlar yaşamıştır. Dürer ailesi de bu ekonomik sorunlardan nasibini almıştır.

Dürer’in dünyaca ünlü olan Dua Eden Eller adlı tablosu, sanatçının olgunluk döneminde yapılmıştır. Bu tablo üzerine İnternette dolaşan birçok bilgi yanlıştır. Söz gelimi, Dürer’in resim eğitimi alması için, babasının yazı tura atarak kardeşini maden ocaklarında çalışmaya göndermesi, oradan da Dürer’e sürekli harçlık göndermesi gibi bilgiler, sanat tarihçileri ve akademisyenler tarafından kabul edilmemektedir. Söz konusu resmi estetiksel açıdan ele alacağız.

Bir resmi doğru anlamak ve değerlendirmek için, eserin biçimselliği yanı sıra yansıttığı (ya da gizlediği) içeriğinin analizi ile gerçekleşir. Böylelikle resmin biçimsel yapısını oluşturan bütün öğelerin ve sanatsal ilkelerin ve kavramların nasıl bir kompozisyon oluşturduğu daha net anlaşılabilir.

Her sanat eseri, sanatçısı tarafından tasarlanan ve kendi başına bir varlık olarak kabul edilir. Bir sanat eseri kendi döneminin sosyal, siyasal, dinsel yapısını az ya da çok yansıtır. Ayrıca resmin tamamlanmasına yönelik ayrıntıların bütüne ulaşmasında sanatçının yaratıcılığı da (el becerisi, gözlem yeteneği) öne çıkar. Ressamın eserinde öznel davrandığı bazı duygular, düşünceler, alıntılar söz konusu olabilir. İşte bu nedenle bir sanat eserini biraz da sanatçının öznelliğinde anlamak gerekir. Albrecht Dürer’in tam adı Dua Eden Eller olan tablosunu bu açıdan yorumlamaya çalışacağız.

“Başka bir deyişle resmin plastik olarak incelenmesi için, o eserin sahip olduğu estetik değerlerin neler olduğu bulunmalıdır. Bunlar, kompozisyon düzeni, kurgusu, yüzeyin çizgisel organizasyonu, denge, renk, ışık, form, mekân, zaman kavramının ne ya da neler olduğu sorusu ve bu sorulara verilecek cevaplarla açıklanır. Böylece resimde anlatımı güçlendirmek ve/veya konuya vurgu yapmak için aracı olarak kullanılan bu alt yapı unsurlarını oluşturan temel plastik öğelerin ve bunların bir araya gelişlerini belirleyen ilkelerin, sanatçı tarafından nasıl koordineli bir biçimde senteze dönüştürüldüğünün cevapları, yapıtın biçimsel yönünü ortaya koyduğu gibi plastik olarak değerlendirilmesine de yardımcı olur.” (Analitik Resim Çözümlemeleri, Leyla Varlık Şentürk, Ayrıntı Yayınları, 2012, s.22)

Söz konusu tabloda yer alan birbirine bitişik ellerin, sanatçı tarafından bilinçli bir tasarımla asimetrik çizildiğini düşünüyoruz. Ellerin, izleyenin bakış açısına göre sol tarafta gösterilmesi, simetrik bir yapının dezenformasyona uğraşmış gibi çizilmesi sanatçının tercihidir. Ellerin pozu bir yandan da sanki alkış tutuyormuşçasına görülebilir. Şimdi öncelikle ellerin fiziki yapısına yönelelim istiyoruz.

Ellerin duruşu ile şunu anlıyoruz: Dua eden bir erkektir, büyük olasılıkla bir ibadethanede ya da kapalı bir mekânda yere çömelmiştir. Yorumlamaya çalıştığımız bu görüntünün dinsel bir anlam yüklendiğini söyleyebiliriz. Parmakların ve bileklerin yıpranmışlığı dikkat çekicidir. Bu ellerin bir filozofun, bir öğretmenin, bir rahibin elleri olmaktan uzak olduğunu düşünebiliriz. Ellerin bu denli yıpranmışlığı nedeniyle, kendisinin ağır işlerde çalıştığını, bedensel açıdan yeterli beslenme alamadığını, ileri bir yaşta olduğunu söyleyebiliriz. Ellerin sahibinin giysisi ise bir rahibin cübbesi ya da bu giysinin ucuz ve gösterişsiz bir kumaştan olması da ayrı bir konudur. Sanatçı bize şunu göstermek istiyor olabilir: Dua ederken ya da bir ibadethanede, üzerinizdeki giysiler şatafatlı olmamalıdır. Tanrı’nın huzurunda gösterişsiz, olabildiğince sade giyinmelisiniz.

Ellerin ve bileklerin anatomik yapısına dikkat ettiğimizde ellerin üzerindeki kalın damarların öne çıktığını görüyoruz. Dua ederken, ellerin yumuşaklığı nedeniyle, damarların öne çıkmaması gerekirdi. Ancak bunun bir hastalık olabileceği de düşünülebilir. Tırnakların dipten kesilmesi, ellerin temizliğiyse dua öncesinde yapılan geleneksel bir temizlik ritüelidir. Ellerin duruşu, her ne kadar asimetrik olsa bile dileğinin gerçekleşmesi için âdeta Tanrı’ya yalvarma görüntüsüdür. Ellerin göğe yönelen duruşu, dinsel bir atmosfer yansıtmaktadır. Ayrıca ellerin sanatsal bir görünümü de vardır: İki elin arasında sanki kristal bir bardak, ipek bir kumaş, bir kanarya kuşu, belki de kutsal kitaptan yazılmış bir alıntı varmış gibi narin bir biçimde çizilmiştir. Sanatçının bu denli itina göstermesi, ellerin anatomik yapısı bir yana, özellikle parmakların sanki usulca birleştirilmiş gibi gösterilmesi, izleyen üzerinde de bir etki yaratmakta.

Dua Eden Eller tablosu birçok açıdan incelenmeye değer özellikler sunmaktadır. Söz gelimi, tablodaki eller dışında başka hiçbir nesne, figür ya da başka bir destekleyici bir imge, renk, çizgi yoktur. Ellerin havada asılı kalmış görünümü son derece ilginç bir kompozisyon çizmektedir. Bir boşluğun içinde asılı duran, kımıldamayan, sadece dua etmeye yönelmiş bu ellerin ne sahibi bellidir ne de nerede olduğu hatta tam olarak hangi tarihe yönelik olduğu bile belirsizdir. Tablodaki ellerin böylesine başıboş görünmesi, sahipsiz ve kimsesiz bir görüntü çizmesi onları daha da ilginç kılmaktadır. Ellerin bir mistik atmosfer içinde yansıttığı duygu yoğunluğu ise tam anlamıyla izleyiciyi içine çekmektedir. Resme bakanın karşısında gördüğü elleri, kendi elleriyle kıyasladığını, aralarında bir bağlantı kurmaya çalıştığını, ellerini tabloya yöneltip aralarında bir benzerlik aradığını düşünebiliriz.

Resmin tek renk olması (monokrom) sanatçının fazla renk kullanmadan, doğrudan Tanrı’ya yönelişin mistik atmosferini öne çıkarmak istemesidir. Mavi astarlaştırılmış kâğıt üzerine gri fırça darbeleriyle yapılan resmin ışık alan yüksek yerleri beyazla aydınlatılmıştır. Tek renk kullanımı ve ışığı doğru açıdan yansıtılmasıyla, resmin atmosferi daha etkileyici olmuştur. Mavi astarlaştırılmış kâğıdın üzerine sürülen gri renk ise maviye, kendi tonlarına sadık kalmakla birlikte, bir derinlik kazandırmıştır. Resmin üst tarafındaki ince bir beyazlık içinde gösterilen kaynağı belirsiz ışıksa hem resme bir saydamlık hem de teknik bir katkı yapmıştır. Beyaz renk, mavi ve gri karışımı olan elleri sanki görünmez iplerle yukarıya çekiyormuş gibi göstermektedir. Öte yandan, resmin belirleyici bir kontur çizgisinden yoksun olması da önemlidir. Elleri kontur destekli sınırlı bir tasarımdan bilinçli olarak uzak tutmayı yeğleyen sanatçı, belki de bunu anonim bir anlayışla yapmıştır. Yani dua eden ellerin her kutsal dinde, Tanrı huzurunda, kapalı bir mekânda yapılan dinsel ayinde hep aynı görüntüyü yansıtmasına yönelik olabilir. Ayrıca monokrom tekniğiyle resmin şatafata bürünmesinin önlemi de alınmıştır. Birden fazla renk ile boyanması durumunda, ellerin sadeliği ve sanatçının vermek istediği ileti arada kaybolacaktır. İzleyen üzerine doğrudan ve tek bir etki yapan ellerin yine tek renk ile ifade edilmesi bu açıdan önemlidir. Az önce de açıklamaya çalıştığımız gibi, mavi pigmentin tonlarına yakın olan az yoğunluktaki gri renk yeterli gelmiştir.

Sanat eserleri genellikle dört ayrı kategoride ele alınır ve eleştirilir. Birincisi, eserin dış dünyayla olan ilişkisi, dönemin toplumuna yönelik bakış açısı ya da eleştirisi. İkincisi, doğrudan sanatçıya yöneliktir. Üçüncüsü, resmi izleyene yöneliktir. Dördüncüsü, eseri merkeze koyan eleştiridir. Bunlardan birincisi, eserin yapıldığı dönemi yansıtan, sosyoekonomik kavramlara yöneliktir. Tarihsel açıdan eserin yapıldığı dönemin bütün koşulları, gelenekleri, değer yargıları ve inançları kadar toplumun yaşam biçimleri de yansıtılır. Bu eleştiri anlayışında, topluma bakışın sosyal ve kültürel değerlendirilmesinin önemi büyüktür. İkincisinde, eseri yapan sanatçının öznelliği kadar, ailesi, kişiliği, ekonomik durumu, dinsel değerleri, ahlaki yapısı, evliliği, cinsel yaşamı, tutkuları, aşkları, seyahatleri de dikkate alınmalıdır. Üçüncüsü, resme bakanı merkeze koyarak yapılan eleştiri, izleyenin kültürel düzeyi kadar, resmi nasıl yorumlaması, gözünü nasıl eğitmesi gerektiğini öne çıkaran eleştiridir. Dördüncüsü, doğrudan ve sadece eseri merkeze koyan ve eser üzerine yoğunlaşan eleştiridir. Eserin kendisini merkeze aldığımızda, monokrom bir renk biçimi, ellerin fiziki görünümü, kontur yokluğu, ellerin biraz da anonim çizilmesi nedeniyle, izleyen üzerinde derin bir etki bırakması söz konusu.

Albrecht Dürer’in Dua Eden Eller tablosu hem sanat tarihi hem de estetik açıdan önemli bir konuma sahiptir.

Bunları da Sevebilirsiniz

Topla başaklarını. Topla. Yıldızlarını, çiçeklerini, dalga dalga olmuş saçlarını, Rüzgarını, efsununu, eskimiş çocuk gülümsemelerini. Topla, hepsini koy bohçana. Defol, Kaybol, Yok ol! Sensiz de mahzunlaşır buraların elem kokan havası. Sensiz de döner bu buhran. Geride anıların varmış, korkma. Kirli onlar, paslanmış her biri hatıra düşmekten. Fayda etmez hiçbir ilaç. Hiçbir idil. Uzakların o vahşi cenahına …

Share

Sevgilim Bizi görebiliyor musun Her şeyin ötesindeyiz Aynada uçuşan perdeler Dizinde küllük ve bardak Bu ana tepsi şahid Halı da ayak izlerimiz sıcak Aynı pencerede mehtabımız Biçimsiz yalnızlığımız son buldu Şu duvardaki bibloya bak Çünkü saati indirdim Zaman bizim sadece ikimizin Şerefe rüya Şerefe yokluk

Share

  “Her şeyin fazlasını zarar” sözünü kanıtlar gibiyim şu sıralar. Ya da dibe vurduğum için sadece siyahı görebiliyorum. (Siyah tüm renkleri içinde kapsar.) Her şey dağınık bilinmeyen bir şehirde yaşamak gibi. Bu şehir geçmişle ya da gelecek hayalleriyle dolu gri bir şehir. Gerçek hayat o kadar sıkıcı ki gri şehri rengarenk gibi görüyorum. Tek yapabildiğim …

Share
Önceki / Previous DÜŞ DOKTORU
Sonraki / Next GÜNÜMÜZ “TÜRKİYE CUMHURİYETİ” İNSANINA ELEŞTİRİ