Geçmişin yükü bir kar tanesidir ilk konduğunda
Her geçen günü içine alıp çığ gibi büyür
Gece vakti bir sürüngen gibi çöker yarını bekler
El değmemiştir, kimselerin görmediği bir odadır
Temelinde sen olan inşaattır günbegün yükselmekte
Bir el arar dokunacak, bir ses bölsün ister geceyi
Haramilerin yağması, itinayla bezeli bir paredir yürekte
Uyanmak istememek, istemeyerek uyumaktır;
Yek vücut tüm alemde
Duvarı yıkacak bir yumruk; adeta delecektir büyük arşı
Çınlayarak tüm sistemlerimde, gırtlağımı deşecektir
Bir parazit bağırsaklarında, tarihte mihenk taşı
Efes’te bir çatlak; Câlut’un kafasıdır Dâvud’un elinde
Lise merdivenlerinde koşmak, hastalıktan kıvranmaktır
Uçsuz bucaksız bilinmeyen yerlerde
Bir sırt çantasıdır geçmişin yükü
İç çamaşırlarından bir valiz; takvimde işaretli bir yaprak
Okunmamış kitaplarımda altı çizilidir
Paltomu tutar giymem için, güzel nasihatleri kulağımda
Önlüğümü yırtar bir çekişte, kravatımı bağlar
Aynamdadır geçmişin yükü
Pay edilmiştir sevdiğim insanlar