Her şey bir lisanla başladı
İnsan insana bir lisanla çiçek açtı
Şehirden iki yolcu çıktı yollara
Yol dediysem, sınırları belli değil
Sınır koymak yakışmazdı onlara
İnsan ait olmadığı yerde buldu aradığını
Ben aradım mı bulduğumu?
Satılmış özgürlüklerimden vazgeçtim
Hoş, hiç gözüm olmamıştı
Dolaştığım mezarlıklarda buldum huzuru
Sen dipsiz kuyular, çakmak çakmak gözler
Üstü kırıntılı tortul kayaçlar
Can ve cam kırıklıkları
Gözlerin İstanbul
Gözlerim Abbas Kiyarüstemi
Kapatsam onları sımsıkı
Şiirdeki teyzenin elceğizlerini öpsek
Bir iki sene boyunca şeytana uysak
Gözleri açılır insanın sen puthanede konuşsan
Bir rüya çalar radyodan
Heliotrope bir kazak alsak sonra
Bir de çiçek desenli etek, konvers ayakkabı
Fotoğraf makinesine yeni bir lens, yeni bir film ve yeni bir sayfa
Fakat sen hiç üzülme Hanna
Ben bakacağın ilk yerdeyim
Az ötede, hemen ileride
Atlas okyanusunu görmek istiyor sözlerim
Öylesine ağır ki kalbim
Şimdi tartsalar beni, bin okka çekerim
Kayıt altına alınandan fazladır hayallerim
Elif deyince her şey hizaya girer
Bulut gelir belki bencileyin
Memlekete traktör gelmiş gibidir
Bulmacalar sudokular tenkitler ve dahi tekzipler
Hepsi içindedir gençliğimin
Meksika sınırında bekler bir yanım
Her gece yapılacak onca şey olmasına rağmen
Klasik dünyanın bütün önde gelenleri karşı çıkar bu bekleyişe
Bekleyiş ki; insanın umududur
Pamir ovasından Kaşgar’a belki Venedik ve Sri Lanka’ya
Bir set çekilir siyasal ve duygusal sınırlara
Konstantin Hristiyanlığı kabul eder
Şamanlar hak iddia eder
Magna Carta imzalanır
ve gönlümün yazısı sonsuza kadar değiştirilemez
Evvela müstensihler ve sanayi bakanları karşı çıkar yeni gönüllere girişimize
Amerika yeniden keşfedilir
Buğday gemilere yüklenir ve abluka altındaki her hücreme gönderilir
Kraliçe Victoria dahi engel değildir
Yüzüme kan sıçrar olur olmadık yerde
Ter ve gözyaşı ve elem
Yine de imza atmam milli güvenlik kararlarına
Sürreelden, reel politikten ve posttruthtan çekinmem
Şüphesiz ki, içimde büyük bir şüphe
Her şey için mi çok geç?
Güzel günler için mi çok erken?