Ben Eugénie Grandet. Namıdiğer Mösyö Grandet’in kızı. Babamın kendine has gaddarlığını, kurnazlığını, benim ve annemin hayatına çizdiği keskin sınırı bilmeyen yok. En azından bizim burada, Saumur*’da babam huyu suyuyla büyük bir üne sahip. Bu ünden haberiniz olmayabilir, duymamış olabilirsiniz. Ama hiç üzülmeyin, öğrenmek için bir kaynağınız mevcut. Balzac isminde biri büyük bir ustalıkla babamı, benim adımı verdiği romanında tasvir etmiş. Eh kitabın isminden ibaret değil sadece varlığım, Balzac’ın satırlarında beni de bulabilirsiniz. Siz beni bulursunuz da ben kendimi nasıl ve ne zaman bulabilirim bilmiyorum. Gene bu düşüncelerin zihnimi kemirdiği bir güne başlıyorum. Tüm yaşantım evin içi ile sınırlı olduğu için bugün de zihnimi işgal edip bana savaş açan bu düşüncelerle mücadele edecek bir silahım yok. Ruhumun kederleri ve hazları üzerime çöktüğü yerde güçlü bir biçimde bağlanıyor. Benim bunun önüne geçmem gerek diyerek kolları sıvadım ve temizleme vaadiyle tüm evin altını üstüne getirdim. Çözüm olmadı ruhuma. Nafile yine aynı noktadaydım. Sadece ilk sağanağı atlatabildim. Evin içinde umarsızca koşturmaya başladım. Annem beni ürkerek izliyordu. Bense çaresizce zihnimdeki kelimelerle mücadele ediyordum. En son durak odamdaki ufak kütüphanem oldu. Galiba kelimelerle mücadele ancak yenileriyle mümkündü. Raftan okumaktan hep geri durduğum bilim kurgu kitabını aldım. 19. yüzyılın başında yaşayan ben için 21. yüzyılı tasvir etmek bir an çılgınca geldi. Bu şaşkınlığım zihnimdeki düşüncelere sis perdesi oldu. Okuyup sayfalar sayfaları takip ettikçe içimden dedim ki yanlış yüzyılda doğdun Euégnie. Ta ki şu satırlara rast gelene kadar da sorunu yüzyıla bağlıyordum. Okudum fikrim değişti, yazar demiş ki: “Hayat kalp ritmi gibidir, inişli çıkışlı traseler** içerir. Her insanın gücü sabır ile zamandan oluşmuştur. Güçlü insanlar isterler uyanık dururlar ve o traseleri aşacak enerjiyi bulurlar’’ Gerçekten etkilendim. Kitabı kapattığım zaman düşüncelerim yine zihnimdeydi. Fakat önemli bir şey öğrenmiştim. Bu düşüncenler savaşılacak şeyler değildi. Hayatın her anında her yüzyılında olacak olması gereken olgulardı. Trajik ama ne Eugénie olmam ne de yazarın benden yüzyıllar sonra yaşaması aynı düşünceleri paylaşmamızda engel değildi. Kendini bulmak, keşfetmek hayatın zorluklarında dik durmak yüzyıldan kişiden mekândan çok bağımsızdı.

 

*Saumur: Fransa’da bir şehir

** Trase: Yol, çizgi, iz gibi anlamlara gelen Latince kökenli bir sözcük. Tıp terminolojisinde sıklıkla; damar, sinir gibi yapıların geçtikleri yolları bildirmek için kullanılır.

Bunları da Sevebilirsiniz

İlkyaz ile her ay öncelikli olarak üç genç yazarı tanıtıyoruz sizlere. Bir öykü veya birkaç şiirden oluşacak bu eserleri İlkyaz gönüllüleri olarak İngilizce’ye çeviriyor ve dünya kamuoyuyla tanıştırmak için çabalıyoruz. Yeni sayımız için seçilen yazarları aşağıda bulabilirsiniz! Bu vesileyle yeni logomuzu da gururla beğeninize sunuyor, tasarımcımız Vardal Caniş’e emekleri için ekipçe gönülden teşekkür ediyoruz! Bir …

Share

      Bütün bir çölüne ne diye düşürdüğüm renkli cin kederlerim, Sende hep bir tam gökkuşağı gibi duruyor. Bu mağaradan çıkıp şuna sonra diğerine belki berikine, Yolumu buradan uzağa getiren keşiş, Nerede durmak isterim diye sormadı hiç.   İnce ve umursamaz sabırlı bileklerime,  Keder püsür içinde kanımı kaynatan miras, İstemiyorum. … Yetecek canıma elini …

Share

With her first and only solo album, Ms. Lauryn Hill altered the course of hip-hop and  poetry. On 1998’s The Miseducation of Lauryn Hill, she blended rap, neo-soul, and reggae into personal songs about heartbreak, philosophy, and faith—cinching her still-standing reputation as one of the most talented and versatile MCs of her era. At age 23, …

Share
Önceki / Previous Yerime Bakan
Sonraki / Next İtbaraklar Şehirde