İlkyaz’ıları

Pablo Neruda ve 19 Yaşında Yayımlanan ve Türkçe’ye ilk kez çevrilen İki Şiiri
Pablo Neruda, büyük acılarla; şiddet, kayıp ve ölümlerle; yoksulluk, sömürü, baskı ve askeri darbelerle dolu bir coğrafyada; Latin Amerika’da doğup büyüyen, orada ve dünyada yaşanan toplumsal dramların insanlarda bıraktığı etki ve sarsıntılara yakından tanıklık eden; o acıları yüreğinin derinliklerinde duyumsayarak, şiirlerinde etkili dizeler halinde dillendiren büyük bir şair. Neruda’ya göre, dünya, hatta tüm evren kanayan bir yerdir; insan binlerce yıldan beri hep acılarla kuşatılmıştır: Acılardan daha büyük bir yer yoktur Bir tek evren var, o da kanayan bir evren. 12 Temmuz 1904’te Şili’nin Parral şehrinde demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Nobel ödüllü yazar Pablo Neruda, annesini çok küçükken kaybetti. 13 yaşındayken yerel La …

ÜLKÜ TAMER VE 17 YAŞINDA YAZDIĞI İLK ŞİİRİ: DÜNYA’NIN BİR KÖŞESİNDEN LUCİA
“Yazdan kıştan ilkbahardan Mahpuslardan dört duvardan Doludizgin sevdalardan Güneş topla benim için Seher yeli yar gözünden Havadaki kuş izinden Geceleyin gök yüzünden canım Güneş topla benim için” (Ülkü Tamer / Güneş Topla Benim İçin) Kitap dostu bir anne ve devasa bir kütüphanesi olan saygın bir babanın çocuğu olarak 20 Şubat 1937’de dünyaya açmış …

ÖZDEMİR ASAF VE 20 YAŞINDA KALEME ALDIĞI ŞİİRİ: SULARDA RÜZGÂR
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından hazırlanan “Bir Usta Bir Dünya: Özdemir Asaf” sergisi kapsamında renklendirilmiş bir çocukluk fotoğrafı … Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. … (Seni Saklayacağım / Özdemir Asaf) “Resimleri eski kitaplarda kalacak kafesli cumbalı evlerden birinde”, Cumhuriyetin ilanına dört buçuk ay kala doğmuş Özdemir Asaf. Asıl adı Halit Özdemir Arun. Şairin babası Mehmet Asaf Bey, Mekteb-i Mülkiye …

“GENÇLİK DÜŞLERİNİZİ KORUYUN!” ÖZGÜRLÜK ŞAİRİ SCHILLER VE 22 YAŞINDA KALEME ALDIĞI “HAYDUTLAR”
Schiller, 26 yaşında (Anton Graff’ın fırçasından) “Sonunda ne zaferdir bu senin için ey tabiat! Sık sık çiğnenen ve sık sık gene kalkınan tabiat! Eğer insanlar, her türlü çevrelerden, bölgelerden ve sınıflardan yapma bağlarını, modalarını üzerlerinden atarsa; kendilerini, alınyazılarının her türlü baskısından kurtarıp, her yerde, cana yakınlıkla dokunan bir dokuda kardeş olurlarsa, bir kuşakta kaynaşarak …

Kendi Halinde Yaşar, Şapkasının Altında… Rüştü Onur
Rüştü Onur, Pusula Gazetesi, 5 Kasım 2016 Rüştü Onur, 1920 yılında Zonguldak’ın Devrek ilçesinde doğar. Lise öğrenimini, yakalandığı ince hastalık sebebiyle 1940 yılında yarım bırakmak zorunda kalır. İnce hastalığı atlatan Onur, Zonguldak Kömür İşletmesinde memrluk yapmaya başlar. Daha sonnra verem hastalığına yakalanarak tedavi için İstanbul Heybeliada sanatoryumuna götürülür. 1942 yılında iyileşerek sanatoryumdan çıkar. Fakat aynı …

EDİP CANSEVER VE 16 YAŞINDA KALEME ALDIĞI ŞİİRİ “AKŞAM”
“Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi … İşçiler, Almanya yolcusu işçiler Kadınlar Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi Ellerinde bavullar, fileler Kolonyalar, su şişeleri, paketler Onlar ki, hepsi Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlerde büyüyenler Ah güzel Ahmet Abim benim Gördün mü bak Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar …

Charles Baudelaire ve Kötülüğün Çiçekleri
İlkyazıları: Charles Baudelaire ve Kötülüğün Çiçekleri Baudelaire’in Emile Deroy (1920-1846) tarafından 1844’te çizilen portresi. Ünlü Fransız yazar Charles Baudelaire 9 Nisan, 1821’de Paris’te doğmuştur. 1857’de yayımlanan Kötülük Çiçekleri’nin yanı sıra, Avrupa’ya tanıttığı Poe çevirileri ve eleştirel yazılarıyla da19. yüzyılda edebiyatı yenileyen en önemli modern ustalardan biridir. İlk eseri olan Salon de 1845′i 24 yaşında, Baudelaire Dufaÿs adı altında yayımlamıştır. Yalnızca 500 kopyası basılan bu kitabın çoğu kopyasının yok edildiği şair Champfleury tarafından iddia edilmiştir. Edebiyat sahnesine bir giriş olarak Baudelaire’in bu ilk kitabı bir şölen raporu gibidir.Diderot ve Paris’in ünlü salonlarının etkisin üzerine genç ve hırslı yazar yaşıtlarına kendi estetiğini tanıtarak, şiirsel bir manifesto tadında bir eser ortaya çıkarır. Kitabın bir kısmına buradan ulaşabilir, tamamı buradan satın alabilirsiniz. Yazarı asıl üne kavuşturacak olan eser ise 1845’te yani Baudelaire 35 yaşındayken yayımlanan Les Fleurs du Mal yani Kötülük Çiçekleri olacaktır. Baudelaire’in annesinden 30 yaş büyük olan babası şair altı yaşındayken ölür. Yazar annesine olan yakınlığıyla bilinir (ilişkileri yazarın yaşamından sonra ortaya çıkan mektuplarında belgelenmişir) Lyon’da eğitim gören Baudelaire,14 yaşında bir askeri okula gönderilir. Mezuniyetinden kısa bir süre önce derste arkadaşı tarafından kendisine verilen bir notu göstermeyi reddettiği için okuldan atılır. O zamanki bir sınıf arkadaşı tarafından “aramızdaki öğrencilerden çok daha has ve güzide”* olmasıyla hatırlanacaktır.Sonraki iki yılını Paris’in Latin bölgesinde yazarlık kariyeriyle cebelleşip borçlanarak geçirmiştir. 1839’da sonunda diplomasını aldıktan sonra, erkek kardeşine “Hiçbirşeyle meşgalem yokmuş gibi hissediyorum”*der. Üvey babasının kendisine biçtiği hukuk veya diploması alanları yerine Baudelaire edebi bir kariyer kovalamayı seçer. Annesi yıllar sonra bu etkiyi şu sözlerle hatırlayacaktır: “Ah, bin kunduz! Charles kendisini üvey babasının rehberliğine bıraksaydı kariyeri bambaşka olurdu. Edebiyatta bir ismi kalmazdı, bu doğru, fakat belki üçümüz de daha mutlu olabilirdik.”* Üvey babası miskinliğinden ötürü Baudelaire’i 1841 yılında yani 20 yaşında Kalkutta Hindistan’a bir yolculuğa gönderir. Yolculuk süresince tanıklık ettiği deniz, yelkencilik ve limanlar ileride şiirlerinde sıklıkla yer alacaktır. Fakat Hindistan’a ulaşamadan 1842’de Paris’e döner ve Kötülük Çiçeklerinin ilk şiirlerini yazmaya başlar. Eline yüklü bir miras parası geçer fakat birkaç sene içerisinde çabucak çarçur eder. Ailesi 1944’te açtıkları bir davayı kazanarak mahkeme kararıyla Baudelaire’e finansal işlerini kontrol etmesi için bir avukat atamayı başarır ve hayatının sonuna dek cep harçlığını bu avukattan alacaktır. Gelirini arttırmak için Baudelaire birçok dergiye sanat eleştirisi, denemeler ve izlenimler yazmıştır. 1854’te Edgar Allan Poe’nun şiirlerini Fransızca’ya çeviren yazar, Poe hakkında “ikiz ruhum“* demiştir. Kitabın hangi şiirlerini diğerlerinden önce yazdığını öğrenemesek de 20 yaşında başlayıp, 35 yaşında yayımladığını ve JeanneDuval adlı bir kadına aşık olduktan sonra “Kara Venüs” isimli kısmını tamamladığını biliyoruz. Sizinle de bu kısımdan bir şiirinin çevirisini paylaşmak istedik.İngilizce’den çevirisini ben yani Ege Dündar Fransızca’dan doğrulamasını ise Danışma Kurulu Üyemiz Halil Gediz gerçekleştirdi. …

Yılmaz ‘Pütün’ Güney’in 18 Yaşında Kaleme Aldığı İlk Kısa Öyküsü: Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri
Kaynak: DUVAR- Soner Sert, Yılmaz Güney’in Gençlik Öyküleri Yılmaz Güney’i üç ana başlıkta değerlendirmek mümkün: İlki, şüphesiz ki sinemacı yönüdür. İkincisi, edebiyat; üçüncüsü de siyasettir. Sinemacı yönüne dair hemen herkesin bir fikri var. “Umut”, “Sürü” ve “Yol” gibi başyapıtları, bugün de pek çok kişi tarafından ilgiyle izleniyor. Siyasal yönü ise gerek sinemacılığından, gerekse de …

André Gide – “André Walter’in Şiirleri”
1869’un 22 Kasım’ında Paris’te dünyaya geldi André Gide. Babası Katolik bir hukuk profesörü, annesi ise dönemin tanınmış Protestan ailelerinden birinin kızıydı. Dolayısıyla içerisine doğduğu bu çatışmalarla örülü ortam, küçük yaşlardan itibaren onun aykırı ve sorgulayıcı mizacını ortaya çıkaran gizil bir güç olmuştur. Gide’in sanatla ilk ilişkisi piyano ile başladı, piyano çalmayı çok erken öğrenmeye başlayan …

İÇLİ BİR ÇOCUK: TURGUT UYAR VE İLK ŞİİRİ “YÂD”
1927’nin Ağustos sıcağında altı çocuklu bir ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya geldi ünlü şairimiz Turgut Uyar. Babası Hayri Bey, Ankara’nın ilk sokak levhalarını Latin harfleriyle büyük bir emekle yazan ünlü bir hattattır. Şairin, çocukluğundan beri epey duygusal ve naif bir karakteri varmış; ki çocukluğundan söz ederken naklettiği şu sözler bu yoğunluğu çok iyi aktarıyor bize: “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem, “Yapma …