Kalemdaş

“Kalemdaş” başlığımız altında, değerlendirmeler sonucunda ilk üç ana eser içerisinde yer bulamayan fakat yayımlanmıyor olmasının hem yazara hem de okura haksızlık olduğunu düşündüğümüz nitelikli eserleri orijinal dilinde, çevirmeden sizlerle buluşturuyoruz. İyi okumalar!


Tanırım gök yankısını Loşlukta otururken dalgın Belirir yeni bir ışıkta dünya Parmaklarının mahcup kıvrımlarında Harflerimin sesi kısılır Yapraklar yavaşça iner Gök yokuştan aşağı Bir yağmur başlar Gecede, geceden habersiz Yakarış için açtığım ellerim Ürker ışığından ateş böceğinin Buluşuruz ıssızlıkta Fundalığın uğultusu örter üstümüzü Yıldızlar gözlerini kapar Kalbim kapısını açar Aralıktır ruhlarımız Mor bir ceylan görürüm …

şehrin tüm gürültüsünü doldurdum evime yetmedi susturmaya kafamdakileri şimdi biraz yalnızım hep istediğim gibi hükmüm yokmuş kendi zihnimde çizemedim ruhumun resmini şimdi biraz yalnızım, hep istediğim gibi bir ölüm, sıkıca sarmış sanki beni uyutmuş kollarında sessizce                                        …

Bir gidiş bileti var elimde, yollar önümde, yollar lazım bana, bize, sizlere. Sonu umuda, mutluluğa ulaşan yollar…Bir insan dolusu otobüs gerek bu süreçte; içleri neşe sevgi dolu, yoruldukça yaslanabileceğimiz, hatta belki omzuna başımızı koyup yaslanabileceğimiz insanlar. Gidilen yollarda birikecek güzel anılar gerek birde. yol bu yokuşu olur zorlanacağın, çukuru olur batacağın-battığında yerde yanındakilere güvenip çıkabildiğin-,yağmuru …

Bir şiir olmak isterdim Bıkmadan,usanmadan okunmak Yıllar geçse de üstünden Akıllarda kalıp unutulmamak Bir tablo olmak isterdim Tüm renklerin üstümde olduğu Ve insanların; Baktığında mutluluğu, umudu bulduğu Bir keman olmak isterdim Arş dediği zaman telime Reçineler uçuşurken üstümde Dokunmak insanların bam teline Bir ben olmak istemezdim Gelip geçici olan şu hayatta Hiçbir değeri olmayan bir ben

Faydalı geçirdiğim bir günün ertesi sabahı aklımda ve bedenimde büyük rahatsızlıklarla güne başlarım. Önceki gün yendiğim ölüm arzum, katlanabildiğim bütün rutinler ve kaçındığım trajik felsefi çıkarımlar yeni günde tekrar enseme yapışır, ben ise kaderi yenmek istercesine katlanmaya çalışırım bütün bunlara, bir aptal olarak. Çocukluğumdan beri tek hayalim bir robot kadar katı bir iradeye sahip olabilmekti. …

Bir sandaldayım. Aşağıdan yukarı, Akıntının tersi yönünde Kürek çekmeye çalışıyorum. Yolun sonunu ne zaman görürüm Bilmiyorum Ama bırakırsam Akıntıya kapılıp düşeceğim, Biliyorum. Sandal epey eski Dalgalar vurdukça çatırdıyor tahtaları Duyuyorum. Gerçi bazen tereddüte düşüyorum. Duyduğum belki de Kalbimdeki korkunun sesidir, Bilmiyorum. Güneş bir doğuyor Bir batıyor Bazen aydınlıkken yağmur yağıyor, Bazen karanlıkken ay ışığı aydınlatıyor …

  Balkona çıkarken aklımda iki soru vardı: Kendimi mi atsam, yoksa her zaman ki düşüncelerimin beni ele geçirmesine izin mi versem? Sorularım cevapsız kalıyor. Oturmuş, demirlerin arasından boş kalabalığı izlerken gözlerim birine takılıyor. Ona baktığımdan habersiz. Tek başına oturmuş öylece durup ağlıyor, kaçamak hareketlerle gözlerinden akan okyanusu kurutuyor. Ayağa kalkıyor onunla beraber ben de kalkıyorum. …

Bellerine sarılı çakıdan keskindir, Öfke sardığında çatan kaşları. Gülüşleri sarar dünyalarını, olmasa da aşları. Cehennem küresi kabuğunu soyar akşamların, Aydan yürekleri içindedir, uyumsuz çocukların. Yalnız uyumsuz çocuklar Ağlamazlar ölümlerin ardından. Kavramların kararttığı anlamlardan, Çıkar giderler seslere kulak asmadan. Yalnız uyumsuz çocuklar bilir, Buz kesen ayazın sertliğini Çamurun oyun halini Kumların sıcaklığını ve İnsanların hoyratlığını. Onlar …

ey tanrım tanrım merak ediyorum yaratmış olduğun nefse yenik kulların domuz mu yesin isterdin yoksa kul hakkı mı ey tanrım tanrım merakımı bağışla var etmiş olduğun zalimleşen dünyada imanlı şeytanlar mı isterdin yoksa imansız melekler mi

Biz bozkır çocukları, denizde yüzerek değil toz toprakla oynayarak yaşadık çocukluğumuzu… Yeşile bakarak değil kızıl toprağa bakarak öğrendik hayal kurmayı… Manzaramızda yeşil veya mavi yoktu belki, ama biz hayallerde var etmiştik o renkleri, bu yüzdendir çoğu insanın, şehirlerimizi renksiz görüşü. Ama bizim bir o kadar vazgeçmeyişimiz, inatla sevmemiz, kimsenin görmediğini görmemizdendir. Çünkü biz bozkırlılar kurak …