Bölüm 1 BERCESTE

Vücudumda çıkan üç kırmızı leke,
Biri boynunda giyotinle her an ölümü bekleyen geçmişim,
Biri aynalara bakmaya korkan bugünüm.
Biri de belki de hiç var olmayan geleceğim.
Beyaz elbisemin kırmızı etekleri,
Geçmişime bulanmış bugünüm müdür ?
Yoksa bugünüme bulanmış geçmişim mi ?
Kaldırımlara balyoz gibi vurduğum adımlarım ,
Ve yine kaldırımlara bir ceylan gibi düşen titrek adımlarım.
Her sabah yürüdüğüm bu yol beni tanır mı ?
Yoksa o yolu her sabah yürüyen ben değil miyim ?

Gözlerimden akan üç damla yaş ,
Biri çocukluğumu ıslatır.
Biri başıboş gençliğimi ,
Biri de kırışmış ihtiyarlığımı…
Bahçemdeki papatyaların kokusu sinmiş üstlerine ,
Kim bilir ,
Belki bugün gülümserim kendime ,

Belki de dün gülümsemiştim bugünkü “ben” e .

Bölüm 2 BEN

Sonbaharın renklerine beton akmış.
Uykusuzluğumun üzeri buz tutmuş.
Bir incir ağacı ,
Ve kanatsız kuşlar…
Ninnilerin lanetlere dönüştüğü saatlerde ,
Bir akbaba ,
Aciz nefsime üşüşmüş.
Bir gül , kışın tomurcuklandığında ,
Benimle yeniden buluş.
Camları kırık demir kapının önünde.
Sana veda edemediğim çok şey var.
Kendimi avutamadığım çok şey var.
Artık sokaklar kirli mesela ,
İnsanlar da öyle.
Güneş açıyor ama ruhumu es geçiyor.
Donmuşum sanki…
Arabalar yanımdan geçiyor , insanlar kalbimden göç ediyor.
Ben yürüyorum ,
Belki de koşuyorum.
Ama zaman yeni bir ben doğurmuyor.
Sanki birisi şiirlerimi çalmış benden.

Sanki birisi mutluluğu çalmış bizden.

Senden , benden ve o köşe başındaki çöpçüden.

Bunları da Sevebilirsiniz

ellerimde küle hüküm çağ yangını bir çiçeğin coğrafya kederiyle kanıyor yapraklarımdan sızıyor söküldüğüm toprağın ahı kaç yenilgi karası daha basacak bağrına yüzümün atlasında kuruyan su yataklarını sesimde baharsız kuş ötüşleri sesim ki bir zaman doğunun esmer yüzünde dağlara yankı, çocuklara ninni direnç türküsü -kıvancını gözlerinde haykıran babalara babalar, hep mi dam suretli akıntılara gebe evlerde …

Share

Gözlerimi ufuk çizgisine dikmiş bakıyorum. Deniz, birkaç kaya kütlesini saymazsak sadece deniz var. “Hep böyle değil aslında, temmuzda daha güzel oluyor,” diyor yanımdaki kısa boylu, pos bıyıklı adam. Anlattıklarını dinlemedim, dalıp gittim sanacak; oysa ilgisizliğim kulaklarımda uğuldayan rüzgârdan, bir şey duyamıyorum. “Nasıl? Ne dediniz?” diye soruyorum. “Hep bu kadar rüzgârlı olmuyor aslında, temmuz daha sakin …

Share

Sıcaklığın mevsim normallerinin üzerinde olduğu bir nisan gününde, seher rüzgârı bir lütufmuşçasına esiyordu. Bu sırada içinde bulunduğu polis arabasının camından sigarasını tüttüren Celal, sabahın köründe devriyeye gönderilmesine küfürler ediyordu. Oysa bugün kızının doğum günüydü ve tüm günü onunla geçireceğine söz vermişti. Şimdi, neyin nesiydi ve nereden çıkmıştı bu devriye işi? Sözde mesai arkadaşı Zeki yataklara …

Share
Önceki / Previous Yeni Seçilen Uluslararası Yazarlar Birliği Başkanı Burhan Sönmez'in BBC World Book Club röportajı
Sonraki / Next SÜVEYDA